Makaleler – Sultan Selim Camii https://sultanselimcami.com Sat, 30 Jan 2016 10:28:13 +0000 tr hourly 1 Konya Sultan Selim Muvakkithanesi Rekonstrüksiyonu https://sultanselimcami.com/konya-sultan-selim-muvakkithanesi-rekonstruksiyonu/ Thu, 28 Jan 2016 23:18:19 +0000 http://sultanselimcami.com/?p=165

]]>
Mevlânâ Dergâhı’na Yapılan Bazı Vakıflar https://sultanselimcami.com/mevlana-dergahina-yapilan-bazi-vakiflar/ Thu, 28 Jan 2016 23:12:00 +0000 http://sultanselimcami.com/?p=155

]]>
HZ.MEVLÂNA DERGAHI İLE İLGİLİ VAKIF VE VAKFİYELER https://sultanselimcami.com/hz-mevlana-dergahi-ile-ilgili-vakif-ve-vakfiyeler/ Thu, 28 Jan 2016 22:17:52 +0000 http://sultanselimcami.com/?p=140

HZ.MEVLÂNA DERGAHI İLE İLGİLİ VAKIF VE VAKFİYELER

Dr. İbrahim ATEŞ

Vakıflar Genel Müdürlüğü Kültür ve Tescil Dairesi Başkanı

Vakıf yoluyla var edilip ülke ve insanlığın hizmetine sunulan tarihî müesseselerin bir türü de tekke, zaviye ve dergâh gibi manevî mekânlardır. Tasavvufî terbiye ve ahlâkî eğitim ile müntesiplerinin tekâmüle ermesine imkân sağlayan bu mekânlar, vakıf yoluyla kurulan ve memleketimizin hemen her yerinde bulunan millî mirâsımızdır. Zikir ve fikir ehlinin yer aldığı, ilim ve hikmetin yayıldığı, irfan ve ıhlasın sayıldığı bu müstesna mekânlar, varlıklarını vatan ve vatandaşlarına armağan eden yüce ruhlu insanların Allah rızası için kurduklan vakıflarla meydana getirilen millî mefâhirimizdir. Vakıf anlayışının ihtiva ettiği Allah rızası, insan sevgisi ve hayır duygusu gibi lslâmî esasların işlenip güçlendiği önemli eğitim merkezlerinden olan bu yerler, yurdumuzda yaygın ve milletimizde saygın olan yüce müesseselerdir. Ariflerin otağı, âbidlerin yatağı olan bu müesseseler, âsîleri arındıran ve âcizleri barındıran irfan ve izan yuvalandır. Muhtelif tarikat türleri ile müteaddid mânâ mihmandarlarına izafe edilen bu müesseselerin başında kuşkusuz Hz. Mevlânâ Dergâhı ile Mevlevîhâneler gelmektedir.

İlkelerini lslâmdan, ışığını îmândan ve gıdasını Kur’ân’dan alan Hz. Mevlânâ’nın oluşturduğu ekol ve açtığı çığır, düşüncelerini duyan, çağrısına uyan ve yoluna baş koyan derviş, dost ve sempatizanlarının ilgi, ihtiram, ihtimam ve insicâmlan ile dalga dalga yayılarak dünyanın dört bucağına ulaşmıştır.

Sözleriyle özlere ve şiirleriyle şuurlara sirayet eden bu ulu hünkârın Konya’da estirmeye başladığı sevgi ve hoşgörü havası, kısa bir sürede İslâm âleminin her yerinde hissedilir olmuştur. Değişik tarihlerde muhtelif il ve ilçelerde yapılıp yaşatılan, Mevlevîhâneler, uzun yıllar insanları aydınlatma ve lslâmî hayatı yaşatma istikâmetinde aktif faaliyetlerde bulunmuşlardır. Diğer bir çok hayrî ve ilmî müesseselerde olduğu gibi Mevlânâ Dergâhı ile Mevlevî Tekkelerinin yapım, bakım ve onarımı ile ihtiyaçlarının karşılanmasında bu amaçla kurulan vakıfların katkın büyük olmuştur.

lslâmî inanç ve anlayış çerçevesinde tasavvufî terbiyenin yaygın ve ahlâkî eğitimin üstün olduğu bu irfan ve iz’ân yuvalarında gerçekleştirilen dinî, ilmî ve fikrî faaliyetleri gören bazı hayırsever vatandaşlar, taşınır ve taşınmaz bir çok varlıklarını belirtilen amaçlarla vakfetmişlerdir. Tarih buna tanık ve eldeki belgeler bu gerçeği ortaya koymaktadır.

Anadoluyu aydınlatan bazı fikir, zikir ve ilim ehlinde olduğu gibi, Hz. Mevlânâ’nın Dergâhına meşrûten vakıf kuranlar ve vakıflarının gelirlerinden bu dergâhın hizmet ve ihtiyaçları için pay ayıranlar pek çok olmuştur. O’nun mânâ alemindeki yüce yerini gören; düşünce, davranış ve hizmet anlayışını benimseyip, açtığı çığırda yürümeye yönelen ve nihayet, akıttığı sevgi ve hoşgörü pınarından su içen gönül erleri, bu pınarın gelişip ilelebed akması için bazı varlıklannı vakfetmişlerdir. Böylece onun açtığı çığırda koşup, savunduğu düşünce ve çağırdığı yola girenlerin artıp çoğalmasında büyük rol oynamışlardır. Bu şekilde vakıf varlığının önemli bir bölümünü oluşturan Mevlevî-hâneler, yekdiğeri ile yoğrulmuş ve biribirinden ayrılmaz bir bütün olmuştur. Evet vakıf kurumu daha genel, Mevlevîlik müessesesi daha özeldir ama, vakıfla ilişkisi olan müesseseler arasında Hz. Mevlânâ Dergâhı ile Mevlevî-hânelerin mu’tenâ ve müstesna bir yeri vardır. Öyle ki, Hz.Mevlânâ anıldığında veya Mevlevîlikten söz edildiğinde akla gelen hususlardan biri de vakıf konusu olmaktadır. Bu itibarla biz bu tebliğimizde Hz. Mevlânâ Dergâhı ile ilgili vakıf ve vakfiyelerden söz ederek bu hususla ilgili olarak tespit ve tetkik ettiğimiz belgelerden elde ettiğimiz bilgileri ittila’ınıza sunmaya çalışacağız.

Araştırmalarımızda Hz. Mevlânâ’nın yaşadığı zaman ve mekânda bir takım kişiler tarafından vakıflar kurulduğunu gördük. Ancak O’nun vakıf kurduğuna dâir herhangi bir vakfiye veya benzeri belgeye tesadüf edemedik. Bununla beraber o büyük insanın Türk-lslâm toplumunda yaygın olan vakıf kurma gibi önemli bir hizmeti gözardı veya ihmal edemeyeceği düşüncesindeyiz. Zira, onun bir takım vakıf medreselerde dersler verdiğini biliyoruz. Prof.B.Fürûzanfer’ln, Prof.Dr.Feridun Nafiz Uzluk tarafından Türkçeye çevrilen “Mevlânâ Celâleddin” adlı eserinde 1, Mevlânâ’nm Anadolu’ya dönüşü ve Burhan Muhakkık’ın ölümünden söz edilirken şu cümlelere yer verilmektedir:

“Mevlânâ, Halep’te ve Şam’da 7 yıldan fazla olmayan bir müddet ekleştikten sonra Hanedan’m oturduğu yer olan Konya’ya geldi. Kayseri’ye vardığı zaman arifler, ulular ve bilginler onu karşılamaya çıktılar, büyük saygı gösterdiler. İsfahanlı Sahip Şemseddin, Mevlâna’yı kendi konağında misafir etmek istemişse de, Seyyid Burhaneddin, Ulu Mevlânâ B.Veled’in geleneği, Medreseye inmektir, diye müsâade vermedi.”
Aynı eserin, “Burhaneddin-i Muhakkık’ın ölümünden sonra Mevlânâ” başlıklı bölümünde ise 2:

“Burhaneddin, ten topraklığmdan, temiz olan âleme eriştikten sonra Mevlânâ, uyarıcılık, öğretim kürsüsüne oturdu. 5 yıl yani 638/1241 den 642/1244-45 senesine kadar babasının, Ulu ecdadının usullerine uyarak Medresede fıkıh ve din ilimleri hakkında dersler verirdi. Devletşah’m söylediğine göre Şeriat ilminin öğrencilerinden 400 kişi onun katında, Medresesinde hazır bulunuyordu.”

Söz konusu eserin mütercimi ise, kitaba yazdığı önsözde 3 Şems’in Konya’ya geldiğinde Mevlânâ’nın 40 yaşında olup,  medresede ders okutan büyük bir profesör olduğunu ifade etmektedir.

Diğer taraftan Sultan Alaaddin’e ait olup, İncesu Kazası Müvellâ Hilâfesi Ömer Lütfi tarafından tasdik edilen ve Kayseri yakınında bir miktar arazi ile Erciyes Dağından Hisarcık Köyüne, oradan Karagürte köyüne, oradan da Kızılköşk mevziine akan suyun yolunun adı geçen Sultan tarafından vakfedildiği ifade edilen Evâsıt-ı Cemâziye’l-âhir-644 H.(Ekim ortaları-1246 M.) tarihli vakfiyenin 4 şahitleri arasında Hz. Mevlânâ’nın ismi başta ve şu şekilde zikredilmiştir:

“Şehide bimâ fîhi Sultânü’l-Muhakkıkîn, hulâsatu ehli’l-hakki ve’l-yakîn, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmi yani “Muhakkıklann Sultanı, Hak ve yakîn ehlinin özü Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî (bu belgedekine) şahit oldu.”

Ancak, bu vakfiyenin sahih olmadığı yolunda bazı ilim adamlarının görüşleri vardır. Bu görüşlerin başlıca gerekçesi ise, söz konusu vakfiyede şahit olarak adları zikredilen şahıslardan Burhaneddin Muhakkık-ı Tırmızî’nin mezkur vakfiyenin tescil tarihi olan 644 H. (1246 M.) tarihinden yaklaşık altı yıl önce 638 H. (1240 M.) tarihinde vefat etmiş olmasıdır.

Mevlânâ türbesi ile Dergâhı için kurulup Celâliye Vakıfları adını alan Vakıflar, bu Türbenin yapılmasıyla meydana gelmeye başlamıştır. Gerek Türbe’nin bakım ve onarımı, gerekse Dergâh ve Dervişlerin muhtelif ihtiyaçlarının karşılanması için bazı sultanlarla devlet büyükleri başta olmak üzere birçok şahıslar, sözü geçen Türbe ve Dergâh için taşınır ve taşınmaz bir takım varlıklarını vakfetmişlerdir. Merhum Abdülbâki Gölpınarlı, “Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik” adlı eserinin 5 “Türbe ve Mevlânâ’ya Uyanların Bir Merkez Etrafında Toplanışları” başlıklı bölümünde şu cümlelere yer vermiştir:

“Çelebi Husâmeddin zamanında en mühim hâdise, Mevlânâ’ya bir türbe yapılmasıdır. Artık Mevlânâ dostlarının yönelecekleri yer taayyün etmişti, âşıklar kâbesi kurulmuştu.

Mevlânâ’nın etrafında toplananlara bir mihrak belirmişti. Bu merkez kurulunca oraya vakıflar yapılmaya başlandı. Bunun sonucu olarak da türbeye, Mevlânâ dostlarından bir imam tâyin ediliyor. Türbenin müezzinleri, hafızları, Mesnevî-hânları (Mesnevî okuyanlar), hademesi, besteler okuyan güzel sesli gûyendeleri (hanendeler) şeyyadları 6 ve âşıkları var. Husâmeddin her cuma günü, türbede cuma namazından sonra Kuran ve Mesnevî okutmada, semâ’ meclisi tertibetmededir. Yüzlerce arif ve bilgin, kendisine uymuştur (Eflâkî 195 b- 196 a). Mesnevî-hânlar arasında bir tanesi Eflâkî’nin anlattığı vakalardan bir çoğunu rivayet eden ve Sultan Veled tarafından da “Ibtidâ-nâme” de adı anılan Sırâceddin (s.396-397), bir tanesi de yine Eflâkî’nin râvilerinden Sadeddin’dir (200 b).

Hem Lala ve Ziyaeddin Vezir tekkelerinde şeyh olan (190 a- 191 a), hem de Mevlânâ dostlarının ulusu bulunan Husâmeddin, türbeye geldikçe vakıf sudan abdest almamak için şehirden su getirir, getirdiği suyla abdest alır ve o suyu içerdi. Eflâkî, bu rivayete, o zaman türbe vakfının bol olup herkese hisse düştüğünü ve dostların pek güzel geçindiğini de ilâve etmektedir (188 a). Yine Eflâkî, Çelebinin yıldan yıla evkafın mahsulâtından gelen parayı ve gayri muayyen vakitlerde gelen nezirlerle armağanları, Mevlânâ’nın zevcesi Kerra (Kira) Hatun’la kızı Melike Hatun’a, Sultan Veled’e ve derecelerine, ihtiyaçlarına göre türbede hizmet eden dostlara üleştirdigini, ziyafetler tertib edip semâ’ meclisleri kurduğunu, gelen gidene hizmet ettiğini bildirmektedir (195 b -196 a). Bu sözlerden anlıyoruz ki medresedeki vazifesiyle fetva verişine karşılık pek az bir parayla geçinen ve herkesin bir işle uğraşmasını ve elinin emeğiyle geçinmesini tavsiye eden Mevlânâ’nın adamları içinde türbenin vakfıyla geçinen bir zümre meydana gelmiştir ve bu zümrenin meydana gelişine se-beb olan vakıflar da türbenin kuruluşuyla vücut bulmuştur.”

Sözü, sohbeti, düşüncesi ve davranışı ile insanları iyiye, doğruya ve güzele yönlendirmede etkili ve başarılı, büyük sîmâlardan biri olan Hz. Mevlânâ’nın türbe ve dergâhının bakım ve onarımıyla bu dergâhta bulunan Mevlevi dervişlerinin ihtiyaçlarının giderilmesi gibi ulvî düşüncelerle kurulan vakıflar, yönetim, denetim ve hizmet bakımından diğer vakıflara oranla bir takım özellikler arz eden önemli vakıflardır. Her kesimden herkesin örnek aldığı önder bir kişi olan Hz.Mevlânâ’nın kültürümüzde kökleşen, düşüncemizde derinleşen ve davranışlarımıza yansıyan düşüncelerini dünyaya yaymak ve dergâhı ile dervişlerine destek olmak için kurulan bu vakıfların, tarihî vakıflar camiasında müstesna bir yeri vardır. Belgelerinin büyük bir kısmı Evkaf Defterleri, Tapu Tahrir Defterleri, Defter-i Hakanî kayıtları, Kadı Sicilleri ile benzeri eski kütük defterlerinde bulunmaktadır. Birçok varlığın belirtilen türbe ve dergâh için vakf, temlik veya tahsis edildiğini bu belgelerde okuyor ve görüyoruz.

Ancak bir kısmını vakfedenlerin adlarını bulmakla beraber çoğunun vâkıfının kim olduğuna dâir ilgili belgelerde herhangi bir işaret göremiyoruz, öyle ki. söz konusu türbe ile dergâha meşrûten vakıf kuranların bir kısmı adeta adlannı belirtmemeye çalışmışlardır. Bu davranışlarıyla belki de işlerine riya katmaktan ve ih-laslarını zedelemekten kaçınmak istemişlerdir. Böylece temelinde iman, irfan ve iz’an unsurları yer alan bu müessesenin gelişmesinde ve yaşamasında büyük rol oynayan meçhul asker olmuşlardır.

Gönül Sultanı, hoşgörü hünkârı ve hakikat hakanı olan Hz.Mevlânâ’nın dergâhına gelip giden ziyaretçilerin ağırlanması için misafirhane, dervişlerle fakirlerin barınması için özel mekanlar, ibâdet ve tâ’at için mescid, zikir ve fikir için semahane, ilim ve irfan için mektep ve medrese, yolcu ve yoksullar için imarethane ile benzeri tesisler, belirtilen vakıflarla kurulmuş,korunmuş ve bugüne gelmiştir.

Şehabettin Uzluk, “Mevlânâ’nın Türbesf adlı eserinde 7 Eflâkî’den nakiller yaparak, “Bahaaddin Veled’in evladım için bir Medrese yap. buyurmasına binaen, Bedreddin Geuhertaş’m, Hüdavendigâr Medresesini yapıp buna vakıflar bağladığını ve hayatta olduğu müddetçe canını ve hanedanını vakfettiğini” belirtmektedir. Aynı eserin 155. sayfasında Emir Bedreddin Gevhertaş’ın, 683 H. (1284 M.) tarihinde Sultan Veled Medresesini inşa ettirdiğini ve türbe için kendi malından Dış Karaaslan köyünü vakfettiğini N.Uzluk’un notlan cümlesinden olarak nakledilmiştir.

847 H. (1443 M.) tarihinde Karamanoglu ibrahim Bey, derviş hücrelerinde ve türbede onarımlar yaptırmıştır.Türbe için ayrıca Vakıflar bıraktığını Şehabettin Uzluk “Mevlânâ’nın Türbesi”  8 adlı eserinde ifade etmektedir.

872 H. (1467 M.) tarihinde Fatih Mehmed’in Konya Kalesini tamir ettirdiği sırada Mevlânâ Dergâhı ve Türbesi için, bazı vakıflar yaptığı, tanzim ettirdiği nüfus tahrir kayıtlarından anlaşılmaktadır .9

I. Sultan Selim Han Hazretleri de Mevlânâ Türbesi yakınında bir şadırvan yaptırmıştır. Şârih İsmail Ankaravî’ye ait “Hadis-i Erbaîn Şerhi” adlı eserin Kilis Mevlevî-hânesine vakf edilen bir nüshasının ilk yaprağında yer alan ve 1340 H. (1921 M.)tarihinde Abdulganî Gündüz El- Mevlevi tarafından düşülen bir kayıtta:

“Hayrât-ı Sultan Selim Hân-ı Evvel der Konya” yani,” I. Sultan Selim’in Konya’daki hayratı” başlığı altında “Medine-i Konya’da âsûde olan Hz. Monla Hünkârın mezâr-ı pür-envâr-ı şerifi kurbüne su ge-türüp bir âlî şadırvan bina eyledi. Sene 923. Der Târihi Nişancı.” cümleleri yer almıştır. Abdulganî Gündüzün Nişancı Tarihinden naklen düştüğü bu kayıtta, Yavuz Sultan Selim’in Konya’da Hz. Mevlana Türbesi yakınına su getirip 923 H. (1517 M.) tarihinde büyük bir şadırvan yaptırdığı anlaşılmaktadır.

Yavuz Sultan Selim’in bu şadırvanı yaptırıp vakfetmesiyle ilgili olan Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivindeki şahsiyet kaydı ise aynen şöyledir :10

“Haremeyn-i Muhteremeyne tâbi evkaftan Konya’da vâki’ merhum ve mağfurun leh Sultân Selim Han Hazretlerinin şadırvanı vakfı.”

Vakfın şahsiyeti bu şekilde kayıtlı olmakla beraber, vakfiyesi kayıtlı değildir. Ancak vakfa mütevelli kay-makamı tayin edilen kişilerden bazılarının adları ile tayin tarihleri kayıtlıdır. Ayrıca bu vakfın mütevelli kaymakamı olan Abdulvâhid Çelebi’nin ölümüyle yerine post-nişin tayin edilen oğlu Abdulhalim Çelebi Efendi’nin bu vakfa mütevelli kaymakamı tayin edildiğini belirten bir tafsil 11 kaydı (Belge no.l) da bulunmaktadır.

Abdulganî Efendi’nin Şârih-i Ankaravî İsmail Efendi’nin sözü edilen eserinin ilk yaprağında yine Nişancı Tarihi’nden naklen düştüğü ikinci bir kayıtda da Kanunî Sultan Süleyman’ın, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî için, mezarı yakınında bir cami yaptırdığını belirtmektedir. Bu kayıt aynen şöyledir:

“Hayrât-ı Sultan Süleyman Han-ı Gâzî der-Konya. Şehri Konya’da Sultanı MaYıevî, sâhib-i Mesnevi Monla Celûleddîn-i Rûmî Kuddise sırruhu’l-azîz içün mezdr-ı pür-envâr-ı şerifi kurbünde bir câmi’-i reff ve mescid-i menî’bina olundu ki, mütâba’at-i millet-i hanî/e ve mütâba’at-i şerî’aı-ı Muhamme-diyye ile sûfiyyân-ı sâfî-meşreb ve sahîh mezheblerde gelen intibahı bir sırr-ı libâs-ı takvadır. Evkât-ı hamsede cem’ olunup bade ez-edâ-i ferû’iz-i salavût ve sünen ve nevâfil ve uâcibâtda lisdn-ı kâl ve zebân-ı hâl ile tevhid-i Melik-i müte’âle iştigalden ale’t-tevûli’ hâli olmayalar. Sene 957. Der Târîh-i Nişancı.”

Bu kaydın incelendiğinde de görüleceği üzere Kanuni Sultan Süleyman’ın, Islâmi esaslara uyan ve Hz. Muhammed aleyhisselâmm yolunda yürüyen sâde sufilerin beş vakitde farz, vacip, sünnet ve nafile namazlarını edadan sonra toplanıp yüce Allah’ın birliğini dile getirerek zikr ile meşgul olmaları amacıyla Konya’da Manevî Sultan ve Mesnevi sahibi olan Mevlânâ Celaleddin-i Rumî Hazretleri için Türbesi yakınında yüce ve sağlam bir câmi-i şerif yaptırdığı anlaşılmaktadır.

Diğer taraftan Kanunî Sultan Süleyman’ın Sultan Veled Medresesinin yıkık olan bölümlerini yeniden yaptırıp bu gaye ile vakıflar bağladığını Sakıp Dede Efendi’nin hikâye ettiğini, Şehabeddin Uzluk Mevlânâ’nın Türbesi adlı eserinde ifade etmektedir 12.

1205 H. (1790 M.) yılında III. Selim tarafından Mevlânâ’nın ve diğer yatırların sandukalarına örtülmek için gönderüen 979×423 büyüklüğündeki pûşîdelerin işleme masrafının III. Mustafa vakfından karşılanarak bu amaçla 10.000 kuruş harcandığını Cevdet Paşanın naklettiği, Ş.Uzluk’un 13 adı geçen eserinde belirtilmektedir.

II. Sultan Selim de Konya’da Mevlânâ Türbesi Dergâhı yakınında büyük bir imaret yaptırıp vakfetmiştir. Bu hususla ilgili vakfiyesinde 14 imaretin yerini, amacını, hazırlanacak yemek türlerini, kimlere yemek verileceğini, kimlerin görev yapacağını, bunlara ödenecek ücretleri ve gelir kaynağı olarak vakfedilen gayr-i menkulleri ayrı ayrı belirtmiştir, imaretin yapıldığı yer ve yapılış amacı ile ilgili olarak vakfiyede şu cümlelere yer verilmiştir:

“Konya şehrinde kutubların kutbu, irşad ve hidayet dairesinin mihveri olan Mevlânâ Celâleddin Hazretlerinin türbesi civarında, oraya gelip uğrayan hayırlı Müslüman fukarasını doyurmak ve misafir etmek için bir imaret yaptırmıştır ki, onun güzelliğini tasvirden kalem âcizdir. Kenarları birbirine eşit, şekli mütenasiptir. Bir mutfağı müştemildir ki, onda türlü türlü yemekler hazırlanır, nimet kaynağıdır. Kilerlerinde kap kaçak eksiksiz olup, her türlü ihtiyaç malzemesi ve yiyeceklerle doludur. Ambarında gerekli diğer malzemelerle hububat ve diğer ürünler bol bol vardır. Geniş bir ahırı ile gerekli diğer bölümlerin tümü vardır. Gelen misafirleri ağırlamak için tabhâne denilen misafir odaları ile tuvalet ve benzerî ihtiyaç duyulan gerekli bölümlerin tümü mevcuttur… Sözü geçen vâkıf hazretleri yasal işlerinde bilumum tasarrufları ile akitlerinin doğru ve geçerli olduğu bir halde iken sözü geçen imareti fakirlere, yoksullara, yolculara, her türlü muhtaç ve gariplere, kim olursa olsun, hangi memleketten bulunursa bulunsun, oraya iltica eden ve gelen her misafire ait olmak üzere vakfetmiştir.”

Bu ifadelerden sonra imaretin giderlerini karşılamak üzere vakfedilen gayrimenkuller belirtilmiştir. Silifke, Mut, Konya Sahrası ve Bayburt’a bağlı 31 köy, 8 mezraa ve 2 yerin mahsulü olmak üzere 41 kalem yerin belirtilen amaçla vakfedildiği vurgulanarak aşağıdaki şekilde sıralanmıştır:

1) Kebn Köyünün tamamı.
2) Kargucak Köyünün tamamı.
3) iblisler Köyünün tamamı.
4) Ortaviran Köyünün tamamı ki, bu dört köy Silifke kazasındadırlar.
5) Sözü geçen Silifke Kazasında bulunan ve Çeltik denilen bir pirinç mezraasının tamamı ki, Tekfur Pınarı’ndan akan su ile sulanır.

6) Yine Silifke kazasına tâbi’ Celahlar Köyünün tamamı ki, bu köyün halkı Sultan’ın emriyle sözü geçen mezraanın hizmetini görmeye tayin edilmişlerdir.
7) Mut Kazası tevâbiinden Susun Köyünün tamamı.
8) Yine sözü geçen Kazada bulunan ve Çömlek Mezraası diye bilinen mezraanın tamamı.
9) Konya Sahrasında bulunan Kabız Ali Mezraasının tamamı.

10) Bayburt Muzafatından Karakaya adlı köyün tamamı.
11) Yine Bayburt tevâbiinden Kencek adlı köyün tamamı.
12) Çakirdin adlı köyün tamamı.
13) Gazikurt adlı köyün tamamı.
14) Susuzca diye bilinen Gücü adlı köyün tamamı.
15) Ibrim adlı köyün tamamı.
16) Çetük adındaki köyün tamamı.
17) Gökköy adlı köyün tamamı.
18) Parlak diye bilinen Oguzcanlu adındaki köyün tamamı ki, iş bu yedi adet köy Aşağı Kayı diye bilinip sözü geçen Bayburt Muzafatındandırlar.
19) Güci adındaki köyün tamamı
20) Hamir Üveyiki ve Ortaca adındaki köyün tamamı.
21) Saruhanlar adlı köyün tamamı.
22) Tosun adındaki köyün tamamı.
23) Komarolar adındaki köyün tamamı.

24) Kızılviran adındaki köyün tamamı.
25) Kumtümek adlı köyün tamamı.
26) Şuleler adındaki köyün tamamı.
27) Velîler adındaki köyün tamamı.
28) İlıca adındaki köyün tamamı ki, bu on adet köy kayı diye bilinip sözü geçen şehrin tevabiindendirler.
29) Konya’da bulunan ve Kepeçal diye bilinen mezraanın tamamı ki, Kepeçal cemaatının tasarruf undadır.
30) Körkuyu diye bilinen mezraa ki, Kayı cemaatının tasarrufundadır.
31) Kayı muzafatından Hacı Hamza adını taşıyan mezraanın tamamı.
32) Kayı cemaatı tasarrufunda olan Tutuk adındaki köyün tamamı.
33) Kayı cemaatı tasarrufunda olan Karabaşlı adındaki köy.
34) Turgut kazası tevâbiinden Çeltek adındaki köy.
35) Kayı cemaatı tasarrufunda olup, Yapalı civarında bulunan Köse mezraası.
36) Mut Kazasında Tura adındaki köy
37) Divanlar diye bilinen Kınıklar adlı köy.
38) Kayı cemaatı tasarrufunda olan Aymerdat mezraası.
39) Yine Kayı cemaatı tasarrufunda olan Faldak adlı köy.
40) Silifke kazasında bulunan Susma pazarı geliri ve eski âdet üzerine ondan alınan hasılat.
41) Kayı cemaatından Alemdar Cemaatı diye bilinen cemaatın mahsulü.

İşbu vakıflardan her birinin hududu müstakillen düzenlenen hudutnâmede detaylı olarak bildirilmiş olup bunların tamamı bilumum hukuk ve hudud ek ve tevâbii ile, yolları ve caddeleriyle, tepeleri ve bayırlanyla, dağları ve sırtlarıyla, vadileri ve nehirleriyle, çeşmeleri ve pınarlarıyla, arazisi ve öyükleriyle, kırları ve meşelik-leriyle, bahçeleri ve mer’alarıyla, bağları ve tarlalarıyla, vakfiyede belirtilsin veya belirtilmesin temlik ve temellükü mümkün olan her şeyi ile doğruluk şartlarını ihtiva eder, bozukluk ve uygunsuzluktan uzak bir şekilde vakfetmiştir. Ancak mescid, umûmî yollar, mezarlık yerleri, başkalarının mülkü ve vakıf olan yerler gibi şer’an istisnası lâzım ve muteber olan yerler müstesnadır.

Vakfiyenin devamında görevlilerin unvan ve özellikleriyle alacakları ücretler ve imarette hazırlanacak yemek türleri, alınacak gıda malzemeleri için tahsis edilen meblağlar belirtildikten sonra, Mevlânâ Dergâhındaki fakir dervişlerin doyurulmasıyla ilgili olarak da şu cümlelere yer verilmiştir:
“Sonra uâfcı/-ı müşarünileyh Sultan hazretlerinejmaretinin civarındaki Mevlânâ Celâleddin Hazretleri tekkesinin odalarında sakin olan fukarâ-yı Mevleviyenin halleri arzolunup mezbûr zaviyede pişen yemeğin kendilerine kâfi gelmediği, bu sebepten geçim sıkıntısı içinde bulundukları Konya Kadısı ın’am Efendi tarafından beyanla imaretin yambaşında sakin olan derüişlerin bilhassa Ramazan ayında yemek kokusunu duyup, kendilerinin mahrumiyet içinde oldukları söylenince Sultan hazretlerinin şefkat ve merhameti coşarak bu garip fakirlerden muhtaç olan yirmi beş nefere dahi hergün akşam sabah olmak üzere iki defa birer ekmek ve hademeye verilen kepçe ile birer kepçe çorba, et hepsi tam olarak verilmesini ferman buyurmuşlardır. Bunların yemeğine sözü geçen vakıfların gelir ve mahsulünden senede 12750 gümüş dirhem, diğer harcamalara eklenen fazlalık olarak sar/olunmasını bildirmişlerdir. Ekmek için hergün üç çeyrek keyl un, ziyade olunup böylelikle un için hergün üç keyl ve bir çeyrek keyl buğday verilir. Koyun etine hergün oniki buçuk vukiyye arttırılıp herbirine günde yüz dirhem et düşer. Bunların yarısı sabahları, yarısı da akşamları verilir. İmarette pişen etin toplamı hergün kırk sekiz buçuk uukiyye olmuş olur. Sabah çorbası için tayin etmiş olduğu pirince hergün beş uukiyye artış yapmıştır ki, böylelikle pirincin toplamı yirmi vukiyye olmuş olur. Akşam çorbası için tayin etmiş olduğu buğdaya herbiri için kırk dirhemi şer’i ilave etmiştir. Böylelikle çorbaya hergün için tayin olunan (Açık) olmuş olur.Odun, tuz, nohud, soğan için günde üç buçuk dirhem ilave etmiştir. Böylece toplamı yirmi yedi buçuk dirhem olmuş olur. Dane pirinç masrafı olarak Cuma ve Ramazan, Bayram, Regaib ve Berat gecelerine mahsus olmak üzere tayin etmiş olduğu miktara senenin yetmiş sekiz gününde hergün beş vukiyye pirinç ilave etmiştir. Böylelikle toplamı kırk vukiyye olmuş olur. Bir buçuk vukiyye yağ ilave edilmek suretiyle toplamı on üç buçuk vukiyye olmuş olur.”

Hz. Mevlânâ Dergâhına meşrutan kurulan vakıfların şahsiyetleri ile ilgili olarak yaptığımız araştırmalarda Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıf Kayıtlar Merkez Arşivindeki bazı esas defterleri ile belgelerdeki şahsiyetlerinin değişik ifadelerle kaydedildiğine muttali’ olduk. Şöyle ki:

1) Atik Anadolu Umum Evvel adlı ve 474 nolu defterin 242. sayfa ve 30. sırasında;

“Evkâf-ı merhum Kutbü’l-Ârîfîn Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’ yani, “Ariflerin kutbu merhum Mevlânâ Ceîaleddîn-i Rûmî Vakıfları” şeklinde bir şahsiyet kaydı vardır. Ancak vakfiyesi kayıtlı değildir. Bu itibarla vakfedilen varlığın neler olduğu, kimler tarafından ve hangi tarihte vakfedildiği kesin olarak bilinmemektedir. Fakat şahsiyet kaydında geçen “Evkaf yani “Vakıflar” kelimesinden vakfedenlerin bir veya birden çok olmasının muhtemel olduğu ama, vakfedilen varlığın birden çok olduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan ücretlerini bu vakıftan alan bazı görevlilerin adlarıyla hizmet türleri aynı defterde kayıtlıdır. Bu görevlilerin bir kısmının tayin tarihi belirtilmiş ise de bir kısmının ki belirtilmemiştir.

“Cemâat ve vazîfe-horân-ı evkâf-ı türbe-i şerî[-i kutbü’l-ârifîn Hazret-i Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî kuddise sırruhu’l-aztz der-Konya.” Yani, “Konya’da, Ariflerin kutbu Hazret-i Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî-sırrı kutsal olsun -nin türbesi vakıflarından maaş alarak görev yapanlar.” başlığı alünda yer alan personelin görev türleri, görev yerleri, tayin edilen görevli sayısı ile ilk ve son tayin tarihleri aşağıdaki çizelgede belirtilmiştir:

Görev türü         Görev yeri        Görevli sayısı           İlk tayin tarihi                                    Son tayin tarihi
Müderris i           Medrese 1                                                                                                                    1084 H (1673 M.)
Mukayyid i          Medrese 1
İmam i                Âsitâne (Tekke)       5                       23Z.kadel026H. |(13 Kasım 1617 M.)           23 Safer 1085H. i (29 Mayıs 1674 M.)
Seccade Şeyhi    Âsitâne (Tekke)       1                       Gurre-iR.ewell027H. 1(15 Şubat 1618 M.)    2 Saferl072H. i (17 Eylül 1661 M.)
Mesnevî-hân i Âsitâne (Tekke) 2 i 16 Şevval İÖ49 H. i(30Ocakl640M.) i 2 C.ewel-1076 H. 1(1 Kasım 1665 M.)
Müeddib i Âsitâne (Tekke) 1 – –
Müezzin i Âsitâne (Tekke) 2 i 27 Şevval 1027 H. 1(17 Ekim 1618 M.) ;13Saferl084H. !( 20 Mayıs 1673 M.)
Sîracî (Kandilci) ! Âsitâne (Tekke) 2 ;27ŞewaİİÖ3İH. i (25 Ağustos 1622 M.) i 13 Safer 1084 H. I (20 Mayıs 1673 M.)
Türbe-dâr i Âsitâne (Tekke) 1 İGurre-i Zilkade 1027 H 1(19 Ekim 1618 M.) i 18 Recep 1058 H. 1(29 Temmuz 1648 M.)
[Ferraş i Âsitâne (Tekke) 3 i Ğurre-i Zilkade İÖ27 H. 1(19 Ekim 1618 M.) i 23 ZÜhicce 1073 H. 1(19 Temmuz 1663 M.)

Görev türü ; Görev yeri : Görevli sayısı ; ilk tayin tarihi i Son tayin tarihi
Hâfız-ı Keyİ i Asitâne (Tekke) 1 Gurre-i Zilkade 1027 H. i 6 Şevval 107 İH.
1(19 Ekim 1618 M.) i (25 Mayıs 1661 M.)
Âşir-hân ; Asitâne (Tekke) 2 Gurre-i Zilkade İÖ27 H. :(19Ekiml618M.) ! 13 Safer 1Ö76 H. !(15 Ağustos 1665 M.)

(Yarım hisseye) İ(19 Ekim 1618 M.) !(13 Aralık 1672 M.)
Büharî-han i Asitâne (Tekke) 1 i Gurre-i Zilkade 1027 H. i (19 Ekim 1618 M.) : 3 Ramazan 1083 H. i (13 Aralık 1672 M.)
I Âsitane (Tekke) 1 Gurre-i Zilkade 1027 H. (19 Ekim 1618 M.) I 13 Ramazan 1080 H. !(25Ocakl670M.)
i Gurre-i Zilkade 1027 H. İ(19 Ekim 1618 M.) : 21 Ramazan 1083 H. ! (31 Aralık 1672 M.)
Devir-hân : Âsitane (Tekke) 10 23 Zilkade 1026 H. (12 Kasım 1617 M.) i 3 Zilhicce 1083 H. :(12Martl673M.)
2) Aynı defter (Atik Anadolu Umum Evvel adlı ve 474 nolu defter)in 301. sayfa ve 37. sırasında :
“Vakf-ı merhum Veled Bey ve Âbid Çelebi an-evlâd-ı Hazret-i Mevlânâ der-kurbi türbe-i mezbûre.” yani, “Hz. Mevlânâ’nın çocuklarından rahmetli Veled Bey ve Âbid Çelebi’nin sözü geçen Türbe yakınındaki vakfı.” şeklinde ikinci bir şahsiyet kaydı vardır. Bunun da vakfiyesi kayıtlı değildir. Dolayısıyla vakfedenler belirtilmiş olmakla beraber, vakfedilen varlık ve vakfedildigi tarih bilinmemektedir. Ancak şahsiyet kaydının altında bu vakıftan ücret alarak görev yapan şahıslardan bir kısmının adları, ücretleri ve tayin tarihleri kısaca kayıtlıdır. Bu personelin görev türü, yeri, sayısı ile bu görevlere ilk ve son tayin tarihleri aşağıdaki çizelgede özetlenmiştir:

Görev türü i Görev yeri : Görevli sayısı ilk tayin tarihi i Son tayin tarihi
Mütevelli : Mevlânâ türbesi 1 1070 H. (1659 M.) –
Kâtib : Mevlânâ türbesi 1 – –
Câbi i Mevlânâ türbesi 1 – –
Cüzhân ; Mevlânâ türbesi 9 5C.âhirl075H. İ (14 Aralık 1664 M.) llRebiulevveİ İÖ85H. I ( 6 Haziran 1674 M.)
Görev türü belirtilmeyenler i Mevlânâ türbesi 6 – –
3) 148 (9/1) nolu esas defterinin 1583. sırasında:
“Müstesna Evkûfdan Konya’da vöki’ Kutbü’l-ârifîn, fahrü’l-vâsilîn merhum ve mağfurun leh Hazret-i Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Asitâne ve Türbe-i şerifi vakfı.” Yani, “Müstesna vakıflardan Konya’da bulunan Ariflerin kutbu ve ulaşanların iftihar ettiği merhum Hz.Mevlûnâ Celâleddîn-i RûmfninDergâh ve Türbesi vakfı.”şeklinde üçüncü bir şahsiyet kaydı vardır. Bu şahsiyet kaydından da, söz konusu vakıfların:
1) Müstesna Vakıflardan olduğu,
2) Hz. Mevlânâ’nın Dergâh ve Türbesi için kurulmuş olduğu anlaşılmaktadır.
Aynı şahsiyet defterinin 1583-1632. sıra numaraları arasında Hz. Mevlânâ Dergâhında Şeyh-i Seccâde-i Irşâd, lmâm-ı Türbe-i Şerif, Mesnevî-hân, Nazır, Mütevelli kaymakamı, duâ-gûy ve kâtib olarak görev yapan bazı şahısların isimleri ile tayin tarihleri kayıtlıdır. Bu defterin ilgili sütunlarında Hz. Mevlânâ Dergâhında post-nişîn, nazır, mütevelli kaymakamı, mesnevî-hân ve türbe imamı olarak görev yapan 5 kişinin adları ile tayin tarihleri”15 aşağıda sıralanan şekilde kayıtlıdır:

a) 15 Recep 1276 H. (26 Ocak 1860 M.) tarihinde nazır, 24 Şaban 1276 H. (6 Mart 1860 M.) tarihinde mütevellî kaymakamı 15 Recep 1276 H. (26 Ocak 1860 M.) tarihinde mesnevî-hân ve 4 Recep 1277 H. (6 ocak 1861 M.) tarihinde Türbede imam olan Sadreddin Çelebi (Belge no: 2/a-b)’nin belirtilen görevlere tayin edildiğini gösteren belgenin16 üst kısmında yer alan “Evkâf-ı mülhaka ve mazbûtadan tevcihâtı yürütülmekte olan cihâtın 76. defa olarak tanzim kılınan hülâsasıdır.” şeklindeki ifadeden sözü edilen görevlere daha önce 75 defa görevli tayin edilmiş ve tayinlerinin özet olarak kaydedilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
b) Sadreddin Çelebinin arkasında çocuk bırakmaksızın ölümüyle açılan mezkûr görevlere biraderi İbrahim Efendi oğlu Fahreddin Çelebi Efendi 10 Ramazan 1299 H. (13 Temmuz 1882 M.) tarihinde çıkarılan ferman ile17 tayin olunmuştur. (Belge no:3/a-b-c-d)

c) Adı geçenin arkasında çocuk bırakmaksızın ölümüyle açılan söz konusu görevlere 6 Receb-1300 H. (1 Mayıs 1883 M.) tarihinde biraderi Mustafa Saffet Çelebi getirilmiştir18 (Belge no:4)
d) Mustafa Saffet Çelebi’nin arkasında çocuk bırakmaksızın ölümüyle açılan mezkur görevlere 11 Safer 1306 H. (8 Ekim 1888 M.) tarihinde sâdır olan ferman ile Abdulvahid Çelebi getirilmiştir19. (Belge no: 5)
e) Abdulvahid Çelebi’nin ölümüyle açılan bu görevlere oğlu Abdulhalim Çelebi 22 Safer 1326 H. (25 Nisan 1904 M.) tarihinde tayin 20 edilmiştir. (Belge no: 6)
f) Belirtilen görevler adı geçenden alınarak 18 Cemaziye’l-âhir-1328 H. (24 Haz’ran 1910 M.) tarihi
itibariyle Muhammed Bahaeddin Veled Çelebi Efendiye verilmiştir21. (Belge no-.7)
Yukarıda 3sırada şahsiyeti sunulan söz konusu vakfın vakfiyesi kayıtlı değildir. Ancak Konya Mahkeme-i Ser’iyyesinden verilen 25 Zilkade 1320 H. (5 Şubat 1903 M.) tarihli22 uzunca bir i’lâm (Belgeno:8) kayıtlıdır.

Adları
Âdil Efendi Doğumları
695 Şenlikleri
19 yıl Ölümleri
770
Alim Efendi 705 23 yıl 798
Arif Efendi 746 26 yıl 824
Pir Âdiİ Efendi 781 41 yıl 865
Cemaleddin Efendi 841 51 yıl 915
Husrev Efendi 866 54 yıl 969
Ferruh Efendi 923 26 yıl 1000
Bostan Efendi 961 28 yıl 1040
Ebûbekir Efendi 965 8 yıl 1052
Mehmet Arif Efendi İÖÖ6 3 Ay 1052
Pir Hüseyin Efendi 988 2 yıl 1077
Abdulhalim Efendi 1035 13 yıl 1090
Bostan Efendi 1055 27 yıl 1117
Sadrettin Efendi 1080 7 yıl 1124
Mehmet Arif Efendi 1096 35 yıl 1159
Elhâc Ebubekir Efendi 1133 40 yıl 1199
Elhâc Mehmet Efendi 1155 30 yıl njo
Sait Hemdem Efendi Sodrettiu Efendi 1222 45 yıl 1275

1242 25 yıl 1298
Fahrettin Efendi 1244 7 ay 8 gün 1299
Saffet Efendi 1252 5 yıl 1305
Abdülvâhit Efendi 1275 20 yıl 1325
Abdulhalim Efendi 1291 3 yıl
Bahâettin Veled 1284 9 yıl
Abdülholirr Efendi 1,4 ay 16 gün
Amil Efendi 1272 7 ay 25 gün 1348
\lxliilhalim Efendi
4,2 ay 22 gün 1344

 

Hz.Mevlânâ Dergâhına Abdülvâhid Çelebi Efendinin post-nişin-i irşâd ve Mevlânâ vakıflarına mütevelli olduğu tarihte Evkâf-ı Celâliye gelirlerinden görevlilerin ücretleri çıkarıldıktan sonra arta kalanın Mevlânâ’nın çocuklan arasında dağıtılması ile ilgili olan bu ilamda vakfedilen varlıklar belirtilmiştir. Bu ilâma göre vakfedilen varlıklar şunlardır:
a) Aksaray’da bulunan vakıf Celâliye Mezraaları,
b) Akşehir Kazasında bulunan vakıf Celâliye Mezraalan,
c) Kayı höyüğü köyünde bulunan Celâliye Mezraası vakfı,
d) Basara köyünde Celâliye vakfı mezraası,
e) Konya çarşısındaki Atpazarında bulunup, zemini Pir Esat vakfından mukataalı olan, üç taraftan umumi yol ve güneyden buğday pazan ve kısmen Hacı Mehmed Efendi Hanı ile sınırlı olan bir adet fevkani ve tahtan! bir adet de tahtanı olmak üzere iki han,
0 Mezkur hanlann bitişiklerinde bulunan 21 adet dükkan,
g) Konya’daki Atpazannda poyraz tarafından Pir Esat Vakfı dükkanı, diğer üç taraftan da umumi yol ile sınırlı olan birbirine bitişik 15 dükkan,
h) Hz. Mevlânâ’nın Türbesi önündeki Koyunpazan Caddesinde bulunup, batı tarafından Abdulhay-zâde Ali Efendi Kahvesi, kuzey ve doğu taraflarından umumi yol, güney tarafından da Memiş Efendi hanesi ile sınırlı olan 3 dükkan ve bir sulu kahvehane ve içinde 9 adet mağaza,
i) Mevlânâ Türbesi önündeki Evkâf-ı Celâliye Caddesinde bulunup, iki taraftan umumî yol, bir taraftan Molla Efendi Medresesi ve bir taraftan da, Yahçi Aga’nın Süleyman Efendi ve kısmen Hasan Hüseyin Dük-kanlan ile sınırlı olan birbirine bitişik 4 dükkan.
j) Sultan Selim civarında bulunup iki taraftan umumi yol, bir taraftan sözü geçen vakfın Mevlid ve mi’râciyesine şart edilmiş olan han, bir taraftan da mezkur cami civarındaki ayak yolu ile sınırlı 15 dükkan,
k) Hz. Mevlânâ Türbesinin önünde bulunan bir taraftan Devecioglu Mehmed Emin Efendi eşi, bir taraftan su terazisi, bir taraftan kadınlara mahsus hamam ve dördüncü taraftan da umumi yol ile sınırlı dükkanlar,
1) Mahkeme Hamamı civarında bulunup bir taraftan lrfaniye ve bazan Mu’allim-hâne Medreseleri (yedi kelimelik yer yırtık olduğundan bir tarafı tespit edilememiştir.) ve iki taraftan umumi yol ile sınırlı Mahkeme Konağı diye bilinen bir ev,
m) Bunarı Mahallesinde bulunan bir taraftan Taçvezir Türbesi, bir taraftan umumî yol, bir taraftan Ze-keriya’nın Ali ile Mehmet ve Hasan Efendi Bahçesi, diğer adıyla Dede Bahçesi diye bilinen bahçe.
ilâmda belirtilen ve yukarıda 13 madde halinde sıralanan Evkâf-ı Celâliyyeye ait varlık toplam olarak Aksaray ve Akşehirde mezraalar Basara ve Kayı höyüğü köylerinde mezraalar, üç han, bir ev, 58 dükkan, bir kahvehane, 9 mağaza ve bir bahçedir. Sözü edilen musakkaf23 Vakıf gayrimenkulden, Hz. Mevlânâ’nın türbesi civarındaki bir hanın gelirinin rakabeden24 sonra:
a) Mevlânâ Dergâhında her yıl okunan Mevlid-i şerif ile Mi’raciye ihtiyaçlarına harcanması,
b) Mezkur han gelirinin arta kalanı ile diğer bilumum musakkaf gayrimenkullerden sağlanan gelirlerin Dergâhta yakılan kandillerle şamdanlann yag ve mum ihtiyaçlarına harcanması, te’âmül-i kadim olarak öteden beri devam edegeldigi,
c) Sözü geçen Çifte Hamam’ın gelirinden rakabe ve dokuz adet cüzhanın tayin edilen ücretleri verildikten sonra, arta kalanı ile Kayı Höyüğü ve Basara Kavak köylerindeki mezraalann hasılatının masrafları çıkarıldıktan sonra arta kalan kısmının Mevlânâ’nın erkek çocukları olan Çelebiler arasında bölüştürülerek paylarının kendilerine teslim edilegeldigi,
d) Aksaray ve Akşehir’de bulunan Celâliye mezraaları hâsılatının tamamı ile bunların dışındaki diğer Celâliye mezraaları hasılatının beşte birinin Mevlânâ Dergâhında post-nişîn-i irşâd olan Abdulvahid Çelebi Efendi tarafından devam edegelen eski te’âmül üzere alınıp tasarruf edilmesi,
e) Arta kalan bi’1-cümle Evkâf-ı Celâliye mezraalan hasılatının da teâmül-i kadim üzere i’lâmda adları geçen Selahaddin, Tevfik ve Kudret Efendiler ile Mevlânâ evladından olan diğer hissedar Çelebiler arasında, erkeklere iki kadınlara bir kaidesi uyarınca taksim edilip paylarının kendilerine teslim edilmesine karar verildiği, ilamda hükme bağlanmıştır.
4) Konya’da Abdurrahman Efendi oğlu Hacı Mehmed Arif Efendi, Hz. Mevlânâ’nın türbesinde Kuran-ı Kerim okutulması için Konya’daki Atpazannda bulunan bir hanı vakfetmiştir. Bu vakfın şahsiyet kaydı 152 (9/2) nolu ve Konya Esası adlı defterin 751. sırasında aynen şöyle kayıtlıdır:
37

“Konya’da Hazret-i Mevlûnâ Celûleddîn-i Rûmî (Kuddise sırruhu’l-azîzjnin seccâde-nişîni merhum Şeyh Seyyid Hacı Mehmed Arif Efendi’nin Türbe-i Hazret-i Mevlânâ’ya vaz’ ve tayin eylediği eczâ-i şerîfe içün kasaba-i mezkûrede Atpazarı kapusu dâhilinde kâin bir bâb hânı vakfı.” Yani, “Konya’da Mevlûnâ Celâleddin-i Rûmî-yüce sırrı kutsal olsun- Hazretlerinin postnişini olan merhum Şeyh Seyyid Hacı Mehmed Arif Efendi’nin Mevlûnâ Türbesine koyup, bu Türbeye tayin eylediği Kur’ân-ı Kerim cüzleri için sözü geçen Kasaba’da (Konya’da) Atpazarı kapısı içinde bulunan bir adet han vakfı.”
Bu vakfa ait 12 Rebiulâhir 1144 H. (3 Ekim 1731 M.) tarihli vakfiyeden25 aşağıdaki bilgileri (Belge no:9) elde ediyoruz:
a) Vâkıf merhum Hacı Mehmed Arif Efendi, Allah Rızası için 3 cilt Kur’ân-ı Kerim ile Konya’da Atpa-zarı’ndaki Alaca Han yakınında bulunan, kıble tarafından sözü geçen Alaca Han, doğu, batı ve kuzey taraflarından da umumi yol ile sınırlı olup, üst ve alt katlarında 100 oda, bir ahır, tuvalet, içten 4 ve dıştan 25 dükkan olmak üzere 29 dükkanla bir avluyu ihtiva eden bir adet hanı vakfetmiştir.
b) Vakfedilen söz konusu hanın, mütevelli tarafından isteklilere kiraya verilmesini, elde edilen kira gelirinin önce mezkur hanın rakabeye ihtiyâcı olması halinde rakabeye harcanmasını,
c) Rakabeden sonra, arta kalan kira gelirinden günde 1,5 yeni akçe ücretle Mevlânâ Türbesine vakfettiği 3 cilt Mushaf-ı Şerifin birinden Mevlâna Türbesinde kâri-i Mesnevi (Mesnevi okuyucusu) olan Derviş Mehmed Efendi’nin günde birer hizb okumak üzere yılda 3 hatm-i şerif ederek, sevabını Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)’in rûh-ı şerifleri ile diğer erkek ve kadın müminlerin ruhlanna bağışlamasını,
d) Sözü geçen 3 cilt Mushaf-ı Şeriften birinden Mevlânâ Türbesinde aşçı başı olan Derviş Cafer’in günde birer hizb okumak üzere yılda 3 hatm-i şerif ederek sevabını dedesi Hz. Mevlânâ’nın ruhu ile diğer erkek ve kadın müslümanların ruhlanna bağışlamasını ve kendisine sözü geçen hanın gelirinden günde birer buçuk yeni akçe ücret verilmesini,
e) Sözü geçen 3 cilt Mushaf-ı Şeriften birinden Mevlânâ Türbesinde Türbedâr olan dervişin günde birer hizb okumak üzere yılda 3 hatm-i şerif ederek, sevabını vâkıfın ruhu ile diğer erkek ve kadın müminlerin ruhlarına bağışlamasını ve kendisine sözü geçen kira gelirinden günde birer buçuk yeni akçe ücret verilmesini,
f) Yine belirtilen bir cilt Mushaf-ı Şeriften Mevlânâ Türbesinde oturan dervişlerin ser-tarikleri olan diğer Derviş Mehmed’in günde birer hizb okumak üzere yılda 3 hatm-i şerif ederek, sevabını vâkıfın hanımı rahmetli Şerife Safiye Hatunun ruhu ile diğer kadın ve erkek müslümanların ruhlarına bağışlamasını ve kendisine sözü geçen kira gelirinden günde birer buçuk yeni akçe ücret verilmesini,
g) Sözü geçen 3 cilt Mushaf-ı Şerifin birinden Mevlânâ Türbesinde kapıcı olan Derviş Ahmed’in gün
de birer hizb okumak üzere yılda üç hatim ederek sevabını vâkıfın babası rahmetli Seyyid Abdurrahman Efen
di’nin ruhu ile diğer erkek ve kadın müminlerin ruhlanna bağışlamasını ve kendisine sözü geçen kira gelirin
den günde birer buçuk yeni akçe ücret verilmesini,
h) Sözü geçen 3 cilt Mushaf-ı Şerifin birinden Mevlânâ Türbesinde II. kapıcı olan Derviş Ali’nin günde birer hizb okumak üzere, yılda 3 hatim ederek sevabını vâkıfın annesi Rabia Hatun’un ruhu ile diğer erkek ve kadın müminlerin ruhlarına bağışlamasını ve kendisine sözü geçen kira gelirinden günde birer buçuk yeni akçe ücret verilmesini,
ı) Sözü geçen cüzhanlık görevlerinin hayatta oldukları müddetçe adları geçen Derviş Mehmed Efendi, Derviş Cafer, Derviş Mehmed, diğer Derviş Mehmed, Derviş Ahmed ve Derviş Ali’ye verilmesini,
j) Bunların ölümünden sonra mezkur Mevlânâ Türbesinde her kim Mesnevî-hân, Aşçıbaşı, Sertarik, Türbedâr, I. ve II. Kapıcı olur ise, sözü geçen Cüzhanlık görevlerinin adı geçenler gibi bunlara da belirtilen günlük ücretlerle verilmesini,
k) Keza sözü geçen hanın kira gelirlerinden Mevlânâ Dergâhındaki 18 adet odada gece-gündüz kalan Mevlevi fukarasına mum parası olmak üzere oda başına her gün birer buçuk yeni akçe mum parası verilmesini, bu odalarda oturmayanların mum paralarının aşağıda belirtilen şekilde evlad arasında bölüştürülmesini,
1) Belirtilen cüzhanlık ücretleri ile mum paralarından sonra sözü geçen hanın kira gelirinden arta kalanın hayatta olduğu müddetçe vâkıfın kendisine ait olmasını, ölümünden sonra ise çocuklan, çocuklarının çocuktan ve çocuklarının çocuklarının çocuklarına ait olup, erkeklere iki, kızlara bir olarak aralarında dağıtılmasını, erkek çocuklar olmaz ise, kız çocuklarına, kız çocuklarının çocuklarına ve kız çocuklannın çocuklarının çocuklarına eşit olarak dağıtılmasına,
m) Çocuklarının tamamının tükenmesi halinde ise, sözü geçen odalarda oturan Mevlevi fukarasına eşit olarak dağıtılmasını, şart etmiştir.
25. Vakıflar Genel Müdürlüğü Merkez Vakıf Kayıtlar Arşivinde muhafaza edilen 624 nolu defterin 357.sayfa ve 331. sırasında 1.sayfası, 330. sayfanın baş kısmında ise 2. sayfası kayıtlı olan vakfiye.

Vâkıf, vakfının tevliyetini (yönetimini) hayatta olduğu müddetçe kendisine, ölümünden sonra erkek çocuklarının ve çocuklarının çocuklarının aslan olanına, onların tükenmesinden sonra kız çocuklannm ve kız çocuklarının çocuklarının en iyisine, onların tükenmesinden sonra da Mevlânâ Dergâhında Şeyh ve Seccâde-ni-şin olanlara şart etmiştir.
Asıl itibariyle mülhak olup, mütevelli eliyle yönetilegelen bu vakfın varlığı, hayır şartı ve yönetimiyle ilgili bilgileri ihtiva eden ve Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde muhafaza edilen beyannamede,26vakfın Mehmet ismindeki eski mütevellisinin vakfa ait akarlardan Zincirli Han ve Eczane ile altındaki dükkanlann mülkiyetine hüküm aldığı, bilahare eviâd-ı vâkıftan olan ve 1934 tarihinde mütevelli kaymakamı olarak tayin edilen Fahrinin Mahkeme nezdinde uğraşarak 1936 tarihinde eski hükmün iptaline ve sözü geçen hanın vakfiyetine karar aldığı yazılıdır.
Diğer taraftan Vakıflar Genel Müdürlüğü İdare Meclisinin 22.6.1938 tarih ve 687/615 sayılı karan ile27 bu vakıf, mazbut vakıflar arasına alınmıştır. (Belge no: 10) Bu kararda, adı geçen vakfın hayratının Tekke ve Tekke muhassasatından ibaret olup, başkaca hayrı bir hizmeti olmadığından bahisle tekkelerin kapatılması nedeniyle fiilî ve hayrı hizmeti kalmamış olduğundan Vakıflar Kanununun I. maddesinin 4. fıkrası uyarınca mazbut vakıflar arasına alınarak Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilmesinin ve şartlarının yerine getirilmesine imkân kalmadığından da alâkalıların hakları mahfuz kalması kaydıyla gelirinin kudretsiz mazbut vakıflara tahsis edilmesinin uygun görüldüğü belirtilmektedir.
Sunulan şahsiyet kayrtlanyla vakfiyelerin dışında, Mevlânâ Dergâhı ve Mevlânâ’nın çocukları için vakfedilen varlıklarla köy ve mezraaların kısaca yer aldığı başka belgeler de vardır. Bu belgelerin bir kısmında Celaliye Vakıflarına ait arsalar üzerine yapılan yapılardan , bir kısmında ise, Celâliye Vakıflarına ait köylerin adlarıyla sınırlarından söz edilmektedir. Bu hususla ilgili belgelerden bir kaçını da konu hakkında kısa bir fikir vermek amacıyla tedkikinize sunmakta fayda mülâhaza ediyorum:
1) 15 Şevval 1212 H.(21 Mart 1798 M.) tarihli bir vakfiyede28 Konya’da Cennet-mekân II. Sultan Selim Câmi-i Şerifi bitişiğinde bulunan bir taraftan sözü geçen cami’, bir taraftan mezarlık, bir taraftan hamam ve bir taraftan da umumî yol ile sınırlı olup, Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî vakıflarından ifraz edilen, uzunluk ve en olarak 2500 arşın arsa üzerinde yıllık 720 akçe mukataa-i zemin karşılığında bir medresenin yapılıp vakfe-dildiği ifade edilmektedir. On oda ve bir dershaneden ibaret olan bu medresede ilim öğrencilerinin iskân edilmesi ve bunlara gereken ilim ve fenin öğretilmesi öngörülmüştür.
2) Mevlânâ Dergâhı post-nişinlerinden olan Çelebi Mehmed Said Efendinin babası Şeyh el-Hac Mehmed Efendinin, Celâliye vakıflarına ait arazi üzerine bir medrese yapıp vakfettiğine dâir bir kayıt aynen şöyledir:29
“Haremeyn-i Muhteremeyn’e mülhak evkaftan Medîne-i Konya’da vâki’ Hazret-i Mevlûnû-kuddise sırruhu’l-a’Iâ- dergâh-ı şeriflerinde hâlen post-nişîn-i irşûd olan reşâdetlü Çelebi Mehmed Said Efendi Hazretlerinin pederleri merhum eş-Şeyh el-Hûc Mehmed Efendi Hazretlerinin Eukûf-ı Şerîfe-i Celâliye arazisi üzerine müceddeden bina eylediği medresesi uakfı.” yani, “Haremeyn-i muhteremeyn’e ilhak edilen vakıflardan Konya Şehrinde bulunan Mevlânâ -yüce sırrı kutsal olsun- Hazretlerinin dergâhında post nişîn-i irşâd olan Çelebi Mehmed Said Efendi’nin babası rahmetli Şeyh Hacı Mehmed Efendi’nin Celaliye Vakıfları arazisi üzerine yeniden yaptığı Medresesi Vakfı.”
Bu kayıttan Şeyh Hacı Mehmed Efendi’nin Mevlânâ Dergâhı için vakıf kurup, vakfettiği varlığı Celâliye vakıflarına kattığı anlaşılmaktadır.
3) Konya’nın inceler köyünde yapılıp vakfedilen Caminin şahsiyet kaydı30 şöyledir:
“Konya’da Celâliye kuralarından İnceler Karyesi’nde Câmi-i Şerif Vakfı”. Yani, “Konya’daki Celaliye köylerinden İnceler Köyünde Câmi-i Şerif Vakfı.”
Bu kayıttan Konya’nın inceler Köyünün Celâliye Vakıflarına ait köylerden olduğu anlaşılmaktadır. Bu vakfın vakfiyesi kayıtlı değildir ama, imamlık ve hatiblik görevlerine tayin edilen bazı kişilerin isimleri ile tayin tarihleri hakkında aynı esas defterinin 370 ve 640. sıralarında özet kayıtlar bulunmaktadır.
26. Vakıflar Genel Müdürlüğü Merkez Vakıf Kayıtlar Arşivinde muhafaza edilen 17 nolu zabıt kurusunda bulunan 2536 nolu dosyada yer alan beyanname.
27. Bkz.Dipnot. 25.
28. Vakıflar Genel Müdürlüğü Merkez Vakıf Kayıtlar Arşivi’nde muhafaza edilen 2176 nolu defterin 293. sayfasında kayıtlı okıp, Vâkıfının kim olduğu belirtilmeyen vakfiye.
29. Vakıflar Genel Müdürlüğü Merkez Vakıf Kayıtlar Arşivi’nde muhafaza edilen 148 (9/1) nolu esas defterinin 1498. sırasındaki şahsiyet kaydı ile 865 nolu defterin 178. sayfa ve 1461. sırasında bulunan hulasa kaydı.
30. Vakıflar Genel Müdürlüğü Merkez Vakıf Kayıtlar Arşivi’nde muhafaza edilen 148 (9/1) nolu esas defterinin 370. sırasında bulunan şahsiyet kaydı.
39

4) Konya’da Hasan oğlu Ömer Ağanın 2000 kuruş nakdî varlığını vakfettiğine dair 11 Şaban 1279 H.
(20 Ocak 1863 M.) tarihli vakfiyesinde31 vâkıfın adı belirtilirken şöyle denilmektedir:
“Medine-/ Konya hâricinde Evkûf-ı Ce/d/iye kurasından Kayı-höyüğü karyesi ahalisinden sûhibü’l-hayrût ue’i-hasenût Ömer Ağa ibni Hasan… “Yani, “Konya şehri dışındaki Ce/d/iye Vakfı köylerinden Kayıhöyügü Köyü halkından hayır ve iyilik sahibi Hasan oğlu Ömer Ağa…” Bu ifadeden de Kayıhöyügü köyünün Celâliye Vakıflanndan olduğu anlaşılmaktadır.
5) Konya’nın Sahra Nahiyesine tâbi’ bazı köylerdeki mîrî arazi ile Celâliye Vakıflarına ait arazinin sınır
tespiti ile ilgili üç belgede32 sekiz parça köyün adı geç~ ‘tfedir. Belgelerdeki ifadelerden bu köylerin kısmen mirî arazî, kısmen de Celâliye Vakıflanna ait olduğu anlaşılmaktadır. Bu köyler sırasıyla şunlardır: Küçük (Ku-çek), Güci diğer adı Güvercinlik, Karakaya diğer adı Karalar, Yarma, Saktiyan, Şehristan Höyüğü, Hayıroğlu ve Karkıya (Karkın)dır.
Şüphesiz Mevlânâ Dergâhı için vakfedilen varlık sadece bunlardan ibaret değildir. Bunların dışında başka kimseler de bir takım varlıklarını vakfetmişlerdir. Hatta bu amaçla vakıf kuranların dışında başka gayelerle vakıflar kurup, vakıflarının gelirlerinden Hz. Mevlânâ’nın türbesi, dergâhı ve çocukları için bazı tahsisatda bulunanlar da vardır. Ayrıca kitap, levha, halı ve seccade gibi taşınır türden birçok varlığını vakfedenler de olmuştur. Mevcut bazı eserlerle belgeler bu gerçeği dile getirmektedir. Ancak konu ile ilgili vesikalann tümünü tedkik etmeden belirtilen amaçla vakfedilen varlık hakkında kesin bir görüş belirtmek yersiz olur. Zira Mevlânâ’nın muhibbi ve âşıkı olan pek çok kimsenin bu yolda örnek olacak özveride bulunarak sahip olduğu imkân ve mekânı Mevlânâ Dergâhının hizmetleriyle dervişlerinin ihtiyaçlarına tahsis ettiği bilinmektedir. Fakat bunlara ait belgelerin tümü Vakıf Kayıtlar Arşivinde olmayıp, değişik Devlet Arşivleriyle kütüphanelerinde ve kısmen de bazı şahısların ellerinde bulunmaktadır. Dolayısiyle tamamını tespit ve tedkik etmek uzun zaman ve mesaî gerektirmektedir. Bu itibarla biz, şimdilik Vakıf Kayıtlar Arşivindeki Kütük Defterleri üzerinde yaptığımız araştırma ve incelemede tespit ettiğimiz belgelerden elde ettiğimiz bilgileri bazı yorumlanmızla birlikte tedkikinize sunmakla yetiniyoruz. Bu arada Mevlânâ Dergâhı ve Mevlevî-hanelerle ilgili vakıf belgeleri bir kitap haline getirmek için başlattığımız çalışmanın devam ettiğini, bu vesileyle bilgilerinize arzetmek isteriz.
Mevlânâ Vakıflarının yönetim ve denetimi de diğer vakıflara oranla ayrı bir hususiyet arzetmektedir. Bu özelliğinden dolayı Evkâf-ı Celâliye diye de adlandırılan bu vakıflar, asıl itibariyle mülhak vakıflar cümlesinden olmakla beraber, feth-i Hâkânî’den itibaren Osmanlı Sultanlarının Hz. Mevlânâ Dergâhı ile Mevlevî-hânelere ayn bir statü uygulamış olmalarından dolayı Müstesna Vakıflar arasına alınmıştır. Evkâf-ı Celâliye ile beraber Abdülkâdir Geylânî, Hacı Bektaş-ı Velî, Hacı Bayram-ı Velî, Gazi Avranos, Mihal Bey, Ali Bey ve Süleyman Bey Vakıflarından ibaret sekiz vakıf ehemmiyetleri, çokluklan ve zenginlikleri dolayısıyla istisnaî bir muameleye tâbi tutulmuştur. Bunlann a’şâr ve rüsumunu mütevelliler almış, ferağ ve intikal muameleleri de yine mütevellilerinin izniyle yapılmıştır. Mutasarrıf senetlerini de mütevellileri vermiştir.
Vakıflar İdaresinin denetimi olmaksızın doğrudan doğruya mütevellileri tarafından yönetilen bu müstesna vakıfların bir kısmına E’izze vakıfları, bir kısmına Guzât Vakıfları adının verilmiş olduğu da ehlince bilinmektedir. E’izze, azizin çoğulu olup, âbid, zâhid, kerameti zahir olan zat manasınadır. Yukarıda sözü edilen Vakıflardan Abdulkadir Geylani, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bayram-ı Velî ve Hacı Bektaş-ı Velî Vakıfları E’izze Vakıflarındandır. Abdulkadir Geylânî Vakfı Bağdat ve Musul’da, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Vakfı Konya’da, Hacı Bektâş-ı Velî Vakfı Ankara ve Kırşehir’de, Hacı Bayram-ı Velî Vakfı da Ankara ve Konya arasında meydana gelmiştir.
Guzât Vakıfları ise, gazilere ait vakıflar demektir. Bunlar da Gazi Mihal, Gazi Avranos, Gazi Ali Bey ve Gazi Süleyman Bey Vakıflarıdır. Gazi Mihal Bey Vakfı Filibe’de, Gazi Avranos Bey Vakfı Selanik ve Gümülci-ne’de, Gazi Ali Bey Vakfı Edirne’de, Gazi Süleyman Bey Vakfı da Filibe’de kurulmuştur. Sonradan bir ara çoğaltılan bu müstesna Vakıflar, bilahare yavaş yavaş azaltılıp, kaldırılmıştır.
Mevlânâ Vakıfları ve mevlevî-hanelerin yönetimi ile şeyh, mütevelli ve diğer görevlilerinin tayin, terfî ve görevden alma gibi idarî işlemlerinde istisnaî muameleye tâbi’ tutulduklarını, konu üe ilgili belgelerden öğreniyoruz. Feth-i Hâkânî’den tekke ve zaviyelerin kapatıldığı tarihe kadar sürdürülen bu uygulamaya ait belgelerden dördünü tespit ve tedkik ettik. De^”- ‘->ruhrde muhtelif vesilelerle kaydedilen bu belgeler tanzim tarihi itibariyle şunlardır:
1) Ev!–‘\’-ı Celâliye köylerindeki koyunların .üsûmu ile ilgili 12 Receb 1239 H. (1 Mart 1824 M.) ta
rihli ilm u haber kaydı33 (Belge no: 11).
2) Bilumum Mevlevî Tekkeleriyle Zaviyelerine şeyh atama ve görevden alma işlemleri ile ilgili Şûrâ-yı
31. Vakf br Genel Müdürlüğü Merkez VaM Kayıtlar Arşiri’nde muhafaza edilen 583 nolu defterin 196.sayfasında kayıtlı vakfiye.
32. Vakıflar Genel Müdürlüğü Merkez Vakıf Kayıtlar Arşivinde muhafaza edilen 2176 nolu defterin 284, 285 ve 286. sayfalarında kayıtlı sınır tespit mazbataları.
33. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde muhafaza edilen 971 nolu defterin 175-176. sayfalarında bulunan ilm u haber kaydı.
40

Evkafın 15 Haziran 1331 H.(27 Haziran 1915 M.) tarih ve 141 sayılı kararı34 (Belge no: 12).
3) Osmanlı Devletine bağlı yerlerde bulunan ve Mevlevi Tarikatına ait olan Tekke ve zaviyelerin şeyhlik ve mütevellilik görevleri ile ilgili hulâsa kaydı35 (Belge no-.13).
4) Mevlevî dergâhlarında açılan şeyhlik görevlerine tayin işlemleri hakkında Şûrâ-yı Devletin Mülkiye ve Maarif Dairesinin 170 nolu mazbatası ile Genel Kurulun onayı ve Bâb-ı Âlî’nin İdari işler Müdürlüğünce Evkâf-ı Hümâyun Nezaretine gönderilen 19 Receb 1337 H. (19 Nisan 1919 M.) tarih ve 342592/62 sayılı yazısı36 (Belge no: 14).
Mevlânâ Vakıflan ve Mevlevî-hanelerin şeyh, mütevelli ve benzeri görevlilerinin atama ve görevden alma gibi idarî işlemleriyle ilgili olan bu belgelerin incelendiğinde de görüleceği üzere aşağıdaki bilgileri ihtiva ettiği anlaşılmaktadır.
1) 11 nolu belgede yer alan hususlar şunlardır:
a) Mevlânâ Vakıflarına bağlı köylerdeki koyunların rüsumları hakkında öteden beri uygulanagelen istisnaî muamelenin eskiden olduğu gibi devam ettirilmesi hususunda Çelebi Efendi Hazretleri ile diğer Çelebiler ve Dervişler tarafından verilen dilekçe üzerine Muhasebe ve Ahkâm-ı Adliyye Meclislerince kaleme alınan mazbatalann özel danışma encümeninde okunduğunda, sözü geçen vakfa ait köylerdeki koyunların sayımı sırasında, başka koyunlarla karışık olduğundan bunlan diğerlerinden ayırt etme açısından mültezimlerle 37 memurlar arasında anlaşmazlık ve tartışma meydana gelmemesi için sözü geçen koyunların rüsumları karşılığında mezkûr vakfa yıllık ellibin kuruş tahsis edilmesi kararlaştırılmış ise de, bu işlemin 600 seneden beri değiştirilmemiş olan istisnaî muameleyi bozacağından ve şayet ileride sözü geçen köylerin a’şârına da sirayet edecek olursa mezkur vakfa halel getireceğinden bahsedildiği,
b) Ancak gerek eski köyler, gerekse bu defa yüce meclisin mütalaası uyarınca sözü geçen koyunların rüsumunun bedele bağlanması, Hazineye menfaat sağlamak için olmayıp sadece sayım sırasında problem çıkmasını önlemek amacına ma’tûf olduğundan, o tarihte ve ondan sonraki tarihlerde rüsumları toplama ve tefrik etmede hiç bir sıkıntı kalmaması, sözü geçen vakfın haklarının korunup eksiksiz olarak ifa edilmesi için koyun rüsumunun yıllık hasılatı olması icâbeden 90.000 kuruşa 10.000 kuruş daha ilave etmek suretiye Hazine tarafından her yıl Mevlânâ Vakfına belirlenen taksitler halinde ödenmek üzere 100.000 kuruş bedel verilip, mezkur rüsumun vakıf tarafından Eyaletin bilumum koyunları ile birlikte isteklilere iltizam38 edilmesinin uygun görüldüğü,
c) Belirtilen şekilde bedele bağlama işleminin vakfın diğer varidatına sirayet etmeyip, yalnız açıklanan konuya mahsus olup onunla kayıtlı kalacağı, ancak ileride söz konusu rüsumun miktarına zam yapılması halinde, bu zamdan dolayı vakfın da verilen mezkur bedele zam talebinde bulunamayacağı şartıyla gereğinin yapılması uygun görüldüğü belirtilmiştir.
2) 12 nolu belgede yer alan hususlar şunlardır-.
a) Mevlânâ Tarikatına tâbi’ Tekke ve Zaviyelere şeyh ve mütevelli tayin edilmesinin, eskiden olduğu gibi Mevlânâ Dergâhında post-nişin olan şahısların arz ve meşihat-nâmesiyle gerçekleştirilmesi hususunun 14 Muharrem 1200 H. (6 Kasım 1785 M.) tarihli fermanın hükümleri cümlesinden olduğu,
b) 18 Cemaziyel-âhir-1328 H. (14 Haziran 1910 M.) tarihli fermanla, o tarihte post-nişin olarak Ve-led Çelebi Hazretlerine verilmiş beratta, Mevlevî Tarikatına mensub olan bilumum tekke ve zaviyelerin eskiden beri, Mevlânâ Dergâhında post-nişin olanların icâzet-nâmeleriyle zabt ve tasarruf edilmesinin hatt-ı Hümayunun muktezasından bulunduğu,
c) Bu itibarla Mevlevî tekkeleriyle zaviycleıine şeyh atama ve görevden alma işlemlerinde, Mevlânâ Dergâhı post-nişinlerinin selahiyetlerinin kabulü uygun ve gerekli görülmekle beraber, 15 Haziran 1331 R. (27 Haziran 1915 M.) tarihinden itibaren Mevlevî müesseselerinde görev alacak kişilerin tayin işlerinin zabtu rabl altında bulundurulmasını temin etmek için, Mevlânâ Dergâhı post-nişinleri tarafından yapılacak atama ve görevden alma işlemlerinin yapılışını gerektiren sebeplerle müstenedât hakkında Evkâf-ı Hümâyûn Nezâretine bilgi verilmesi usûl ittihâz edilerek, daha önce Şûraca uygun mütalaa edilen bu keyfiyetin Evkaf Nezaretince yüce Meşihat Makamına arz ve iş ar edildiği,

34. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde muhafaza edilen 950 nolu defterin 6893.sırasında kayıtlı olan Şûrâ-yı Evkaf kararı.
35. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde muhafaza edilen 148 nolu Esas Defterinin 583. sırasıyla devamındaki sıra numaralan-nın mülahazat hanesinde bulunan hulâsa kaydı.
36. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde muhafaza edilen 953 nolu defterin 75. sayfa ve 1591. sırasında kayıtlı Şûrâ-yı Devlet Karan ve Bâb-ı Atî tebligat müzekkiresi.
37. Mültezim: Devlete ait bir geliri götürü olarak üstüne alıp, toplayan kimsedir.
38. İltizam: A’şâr resmi gibi Devlet gelirlerinin birinin toplanması işini üzenne almaktır.
41

d) Mevlânâ Dergâhı post-nişinlerinin yüce ferman ve yürürlükteki teamüle dayanan söz konusu tayin ve
görevden alma yetkilerinin kabul edilmesinin tabii görüldüğü belirtilerek.Evkaf Nezaretinin onayına arz edildiği,
e) Arz edilen hususlann 6 Mart 1332 R. (19 Mart 1916 M.) tarihinde Evkaf Nezâreti tarafından onay
landığı ifade edilmektedir.
3) 13 nolu belgede yer alan hususlar şunlardır:
a) Osmanlı Devletine tâbi’ yerlerde bulunup, Mevlevi Tarikatına bağlı olan Tekke ve Zaviyelerin şeyhlik ve tevliyet görevlerine eski nizama aykırı olarak müdahale edenlerin kayıtlarının terkin edileceği,
b) Belirtilen Tekke ve Zaviyeleri yönetecek şeyh ve mütevellilerin, hayır sahiplerinin şartları doğrultusunda Konya’daki Hz. Mevlânâ Dergâhında post-nişin olanların arz ve meşihat-nâmeleriyle atanmaları hakkında daha önce hatt-ı Hümâyûn ile Haremeyn-i Şerifeyn ve Anadolu Muhasebeleri Kalemlerinden yazılan fermanların yenilenmesini muhtevi olarak sâdır olan 14 Muharrem 1200 H. (6 Kasım 1785 M.) tarihli fermanın Konya Vakıflar Müdürlüğü sicillerinde kayıtlı olduğu belirtilmektedir.
4) 14 nolu belgede yer alan hususlar şunlardır:
a) Yüce Meşihat Makamının Mevlevi Dergâhlarında açılan şeyhlik görevlerine ait beratların yazılış ve veriliş şekli hakkında bir karar alınmasının lüzumuna dair Meclis-i Meşâyihçe tanzim edilen müzekkirenin takdimini içeren 8 Şubat 1335 R. (21 Şubat 1919 M.) tarih ve 6 sayılı yazısı, Evkâf-ı Hümâyûn Nezaretinin 12 Şubat 1335 R. (25 Şubat 1919 M.) tarih ve 7 özel sayılı yazısı, 14 Muharrem 1200 H. (6 Kasım 1785 M.) tarihli ferman, 18 Cemaziyelâhir 1328 H. (14 Haziran 1910 M.) tarihli berat ile Mevlânâ Dergâhı post-nişini Veled Çelebi tarafından sunulan dilekçelerin, Şûrâ-yı Devlet’in Mülkiye ve Maarif Dairesince okunup incelendiği,
b) Yapılan inceleme sonucunda sözü geçen ferman ve beratın hükümleri uyarınca Osmanlı Devletine tâbi yerlerde bulunan Mevlevi Tekke ve Zaviyelerinin eskiden beri Konya’daki Mevlânâ Dergâhında post-nişin olan şeyhlerin meşihat-nâmeleriyle zabt ve tasarruf edilmesinin iktiza ettiği,
c) Belirtilen uygulamanın usul, âdet ve teşkilat itibariyle Mevlevi Tarikatının haiz olduğu hususiyetle İstanbul’un fethinden itibaren Hz.Mevlânâ’nın çocuklarına verilen şeref ve itibarın korunmasına yönelik olduğu,
d) Mevlevi Tarikatının asırlardan beri devam eden usul, âdet ve eski teamülünü kaldıracak hükümlerin Meclis-i Meşayih nizamnamesinde mevcut olmadığı,
e) Bu itibarla Meclis-i Meşayih nizamnamesinin Mevlevi Tekke ve Zaviyelerinin şeyhliklerine dair sözü geçen ferman ve beratlarla tesis edilen teamüle şümulü olamayacağından mevzû-ı bahis Tekke ve Zaviyelerin şeyhlik ve mütevellilikleri hakkında eskiden beri devam edegelen teamül ile muameleye devam edilmesinin uygun görüldüğü,
f) Şûrâ-yı Devletin Mülkiye ve Maarif Dairesince alınan bu kararın, Genel Kurulca da isabetli bulunarak onaylandığı ve gereğinin buna göre yapılması için yüce Meşihat Makamı ile Evkâf-ı Hümâyûn Nezaretine Sadrazam Damad Ferid imzasıyla Bâb-ı Âlî İdari işler Müdürlüğünün 19 Receb 1335 H.(28 Nisan 1917 M.) tarih ve 342592 umumî, 62 hususî nolu yazı ile tebliğ edildiği belirtilmektedir.
Bu belgeden elde edilen önemli bilgilerden biri de, Mevlevi Tarikatının diğer tarikatlar arasında ayn bir hususiyeti haiz olduğunun vurgulanması ve Mevlânâ’nın çocuklarına İstanbul’un fethinden itibaren gösterilen saygı ve ikramın dile getirilmiş olmasıdır. Sultanlar, nazırlar ve diğer yetkililer tarafından Hz. Mevlânâ ile çocuklarına duyulan sevgi ve ihtiramın korunması konusunda titizlik gösterilmesidir. Bunun içindir ki, Mevlânâ Vakıflarının yönetimi ile Mevlevî-hânelerin şeyh ve mütevelli tayinlerinde diğer birçok vakıflarda görülmeyen istisnaî bir muamele yapılmıştır.
Evkaf Nezaretinin Mevlânâ Dergâhı ve Mevlevî-hâneler ile ilgili olarak uzun yıllar sürdürdüğü bu istisnaî muamelenin yanında, Mevlânâ çocuklarına gösterdiği özel ilgi ve ihtimam da konuyla ilgili belgelerde göze çarpan önemli hususlardan biridir, öyle ki, Mevlânâ’nın çocukları ile torunlarına Celâliye Vakıflarının gelirlerinden verilen tahsisatın dışında, diğer bazı vakıfların gelirlerinden de, aylık maaşlar bağlandığına bir kısım belgelerde tanık oluyoruz. Bu da bize Evkaf Nezâretinin öteden beri Hz. Mevlânâ ile çocuklarına duyulan ikram ve ihtiram hislerini koruma gayretinde olduğunu gösteriyor.
Bu gerçeği kanıtlayan belgelerden elde ettiğimiz bilgilerin bir kısmını örnek olarak ittilaınıza arz etmekten fayda mülahaza ediyoruz:
2 Rebiulâhir 1288 H. (12 Haziran 1871 M.) tarih ve 69590 nolu Beratta39, Konya’daki Karamanoğlu ibrahim Bey Vakfından katiplik görevinin yarım hissesine mutasarrıf olan, Yakup Çelebi Efendi’nin ölümüyle açılan bu göreve, oğlu Mehmet Amil Çelebi Efendi’nin tayin edildiği ve kendisine hayatta olduğu müddetçe aylık 50 kuruş maaş tahsis edildiği belirtilmektedir. Aynı belgenin altında Âmil Çelebinin kaybolan eski mührü ile sonradan yapılıp kullanılan yeni mührünün tatbiki şekli bulunmaktadır.
39. Vakıflar Genel Müdürlüğü Merkez Vakıf Kayıtlar Arşivinde muhafaza edilen 2176 nolu defterin 243. sayfasının baş kıs-mında yer alan hulâsa kaydı.
42

25 Muharrem 1291 H. (9 Mart 1874 M.) tarih ve 80075 nolu Beratta40, Hz. Mevlânâ’nm çocuklarından Konyalı Mehmet Veled Çelebiye verilen tahsisatın, adı geçenden mahlûl olması itibariyle kızları Hediye, Emine ve Hatice Hanımlara aylık 50 kuruş maaş tahsis edildiği ve 21 Kânûn-ı Evvel 289 R. (3 Ocak 1874 M.) tarihinden itibaren bu maaşın kendilerine ödenmesinin öngörüldüğü belirtilmektedir.
9 Rebiulahir 1291 H. (13 Mayıs 1874 M.) tarih ve 80608 nolu Beratta41, Şehrizor Eyaleti ulemâsından Hayalî Efendinin ölümüyle açılan aylık 100 kuruş maaşın Evkaf Hazinesinden münhal maaşlar cümlesinden olarak, Konya’daki Hasan Paşa Vakfının gelir fazlasından ödenmek üzerine Hz.Mevlânâ’nın neslinden olan merhum Çelebi Osman’ın kızı Münevvere Hanıma tahsis edildiği 29 Cemaziye’l-evvel 1291 H. (1 Temmuz 1874 M.) tarihli hulâsa kaydında belirtilmektedir. Aynı belgenin altında Münevvere Hanım’ın tatbiki mührü bulunmaktadır.
Burada önemle üzerinde durmak ve altını çizerek vurgulamak istediğimiz bir husus da, Hz. Mevlânâ’nm torunlarından bir kısmının kurdukları Vakıflarla yurt sathında yaygın olan vakıf kervanına katılmış olmalarıdır. Atalarının aydınlattığı Anadolunun bağrında barındırılan Hz. Mevlânâ’nm yürüdüğü yol, açtığı çığır, davet ettiği düşünce ve ortaya koyduğu anlayışın gelişip güçlenmesinde ve benimsenip yaygınlaşmasında vakıfların büyük rol oynadığını gören bu insanlar, yürütülen vakıf hizmetlerinde pay almayı ihmal etmemişlerdir. Mevlânâ Dergâhı için kurulan Vakıfların gelirlerinden faydalanmanın yanında, kurdukları vakıflann gelir ve hizmetlerinden başkalarını faydalandırmanın da gereğine inanmışlardır. Bu inanç ve anlayışla kurduklan vakıf-lan, Mevlânâ Dergâhı ve Mevlevîhâneler için kurulan vakıfların arasına katarak şerefli Vakıflar Camiasında mutena ve müstesna yerlerini almışlardır. Veled Bey, Âbid Çelebi, Pir Hüseyin Çelebi Efendi, Abdurrahman Efendi oğlu Hacı Mehmed Arif, Şeyh Hacı Mehmed Efendi, Çelebi Mehmed Said Efendi ve Hüseyin Çelebi oğlu Salahaddin Çelebi Efendi, Hz. Mevlânâ’nm torunlarından belirtilen düşünce ile vakıf kuran zevattan bir kaçıdır.
Büyüklerine bağlılığı, düşünürlerine desteği ve atalarına saygısı ile temayüz eden Müslüman-Türk Milletinin, kurdukları vakıfların katkısıyla geliştirip güçlendirdiği manevi müesseselerden biri olan Mevlânâ Dergâhının yapımı, bakımı ve onarımıyla ihtiyaçlarının karşılanmasına katkıda bulunan iyilik ve hayırsever büyüklerimizin tümünü rahmet, minnet ve şükranla anarken sözlerimi şu mısralanmla noktalamak istiyorum:
Türk’ün töresinde dalıp deren el
Yurdun yöresinde yapıp ören el
Mevlevi aynında alıp veren el
Vakıf eli dostum sen de ona gel.
BELGELER:
Belge No: 1
“Evkûf-ı Hümâyûn Nezâretinin 4 Safer 326 tarihinde Şûrâ-yı Devlete havale buyrulan 2 Safer 326 tarih ve sekizyüz altmış bir numrolu takriri Mâliye Dâiresinde kırâ’et olundu. Me’âlmda ,cennet-mekân Sultan Selim Han Hazretlerinin Konya’da kâ’in şadırvanı vakfının, pederi merhum Abdulvâhid Çelebi Efendi’den mahlûl olan kâim-i makâmlığıntn uhdesine tevcihi istid’âsma dâ’ir Hazret-i Mevlânâ Dergûh-ı şerifi seccâde-nişîni Abdulhalim Çelebi Efendi Hazretleri tarafından verilen arz u hâlin leffiy-le icrâ-yı icâbı hakkında Konya Vilâyetinden vârid olan tahrîrât üzerine lede’t-tedkîk cennet -mekân-ı müşârun ileyh hazretlerinin şadırvanı vakfının şehrî bir kuruş vazife ile tevliyet kâim-i makâmlığı merhum müşârun ileyh uhdesinde olduğu ve mezkûr kâim-i makâmlığın dergâh-ı mezkûrda seccâde-nişîn bulunan zevata tevcihi müte’âmel bulunduğu anlaşılmış olduğundan bahisle mezkûr kâim-i makâmlığın mahlû (l)-i müteveffadan mahdumu müşârun ileyh Abdulhalim Çelebi Efendi’ye tevcihi istîzân kılınmış ve iş’âr-ı vâki’ te’âmülen cereyan eden usûle muvafık bulunmuş olmağla ber-mûceb-i istîzân icrâ-yı îcâbının Nezâret-i müşârun ileyhâya havalesi tezekkür kılındı. Ol bâbda emr ü ferman hazret-i men lehu’l-emrindir. Fi 27 Safer Sene 326 ve fî 17 Mart Sene 324.
Ber-mûceb-i mazbata Evkâf-ı Hümâyûn Nezâreti Vekâlet-i Celîlesinden icrâ-yı icâbına himmet buyrula deyü 28 Safer sene 326 tarihinde şeref-südûr eden irâde-i aliyye mucibince bi’t-tevcîh berât-ı âlîsi i’tâ kılınmıştır.”
40. Bkz. Dipnot 39 41)Bkz. Dipnot 39
43

Belge No: 2
2/a) “Haremeyn-i Muhteremeyn’e tâbi’ Evkaftan Konya’da kutbü’l-ûrifîn ve fahrü’l-vûsilîn merhum ve mağfurun leh Hazret-i Mevlânû Celâleddin-i Rûmî kuddise sırruhu’l-azîz hazretlerinin Âsitûne-i türbe-i şerifi evkafından almak üzere yevmi kırk akçe vazife ile nezâret ciheti 15 Receb 276 ve yine vakf-ı mezkûrdan yevmî kırk akçe vczîfe ile tevliyetinin kâim-i makâmlığı 24 Şaban 276 ve yine Konya’da Âbid Çelebi Vakfından almak üzere vazîfe-i mu’ayyene ile tevliyet ciheti 4 Receb 77 tarihleriyle reşâdetlü Sadreddin Çelebi Efendi Hazretlerinin uhdesinde olduğu.”
2/b-) “Haremeyn-i Muhteremeyn’e tâbi’ Evkâfdan Konya’da kutbü’l-ârifîn, fahrü’l-vâsilîn kuddise sırruhu’l-azîz hazretlerinin ûsitûne-i türbe-i şerifi evkafından almak üzere yevmî kırk altı akçe vazîfe ile mesnevî-hûnlık ciheti 15 Receb 278 tarihiyle ve yine vakf-ı mezkûrdan almak üzere yevmî onbeş akçe ile imâm-ı türbe-i şerî/i ciheti 4 Receb 277 tarihiyle Mahmud Sadreddin Çelebi Efendi Hazretlerinin el-yevm uhdesinde olduğu.”
Belge No: 3
3/a-) “Cihât-ı mezkûre mutasarrıfı müşarünileyhin irtihûli ile uhdelerine tevcihi biraderi reşâdetlü Fahreddin Efendi ibni İbrahim Efendi tarafından başka başka inha olunmuş olmağla ol veçhile bi’t-tevcîh müceddeden berât i’tâsı.”
Mühür
(Kayıt Şude)
3/b) “Ciheteyn-i mezkûreteyn mutasarrıfı müşarünileyhin irtihâli ile mahlûlünden uhdelerine tevcîhi biraderi reşâdetlü Fahreddin Efendi ibni İbrahim Efendi tarafından inha olmağla ol veçhile bi’t-tevcîh başka başka berât i’tâsı.”
Mühür
(Kayıt Şude)
3/c) “Müşârun ileyh Sadreddin Çelebi Efendinin fevtiyle mahlûlünden ekber-i birâderânı reşâdetlü Fahreddin Çelebi uhdesine bâ-irâde-i seniyye ve bâ fermân-ı âli tevcih. Fî 12 Muharrem sene 299.”
3/d) “Müşârun ileyh Sadreddin Çelebi Efendi’nin fevtiyle mahlûlünden biraderi reşâdetlü Fahreddin Çelebi Efendi uhdesine bâ-fermân-ı âlî tevcîh fî 10 Ramazan Sene 299.Hulâsa:76 Numro:1452
Belge No: 4
” Haremeyn-i Muhteremeyn’e tâbi’ Evkâfdan Konya’da vâki’ kutbü’l-ârifîn ve fahru’l-vâsilîn merhum ve mağfurun leh Hazret-i Mevlânû Celâleddîn-i Rûmî kuddise sırruhu’l-azîz hazretlerinin âsitâne-i türbe-i şerifi evkafından almak üzere yevmî kırk akçe vazîfe ile nezâret ciheti 15 Receb 276 ve yine vakf-ı mezkûrdan yevmî kırk akçe vazîfe ile tevliyetinin kâim-i makâmlığı 24 Şa’bân 276 ve yine müşârun ileyh hazretlerinin âsitâne-i türbe-i şerîfi evkafından almak üzere yevmî kırk akçe vazîfe ile mesnevî-hûnlık ciheti 15 Receb 278 ve yevmî beş akçe ile imâm-ı türbe-i şerîf ciheti 24 Receb 77 ve yine Konya’da Âbidin Çelebi Vakfından almak üzere vazîfe-i mu’ayyene ile tevliyeti 4 Receb 77 tarihiyle reşâdetlü Sadreddin Çelebi Efendi Hazretlerinin el-yevm uhdesinde iken cihât-ı mezkûre mutasarrıfı müşârun ileyh hazretlerinin irtihâliyle uhdelerine tevcîhi biraderi reşâdetlü Fahreddîn Çelebi Efendi ibni ibrahim Efendi tarafından başka başka olunan inha üzerine mu’âmele-i Kalemiyyesi icra olunarak cihât tevcihâtı hakkında tanzim olunan yetmiş altıncı hulâsa defterine bi’1-idhâl 10 Ramazan Sene 99 tarihiyle sâdır olan fermân-ı âlî mucibince bi’t-tevcîh kayıtları tesviye olunmuş ise de henüz berâtı tahrir ve i’tâ olunmadığı kayden anlaşılmıştır.
Mezkûr cihât mutasarrıfı müşârun ileyh Fahreddin Çelebi Hazretlerinin bu defa irtihâline mebnî cihât-ı mezkûre mahlûlünden uhdelerine tevcîhi biraderleri reşâdetlü Mustafa Safvet Çelebi Efendi Hazretleri tarafından başka başka inha olunmuş olmağla ol veçhile bi’t-tevcih berât i’tâsı.”
Mühür
(Kayıt Şude)
44

Belge No: 5
“Evkûf-ı Hümâyûn Nezâret-i Celîlesinin ikiyüz bir numrolu takriri suretidir.
Haremeyn-i Muhtereyn’e tâbi’ Evkâfdan cennet-mekân Sultan Selim Han Hazretlerinin Konya’da vâki’ şadırvanı vakfının yevmî dört akçe vazifeyle tevliyet kâim-i makâmlığı ve yine Konya’da kâ’in kut-bü’i-ûrifîn merhum ve mağfurun leh Hazret-i Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ûsitâne ve türbesi vakfından almak üzere yevmî kırkar akçe vazife ile mesnevî-hânlık ve nezâret cihetleriyle tevliyet kâim-i makâmlığı ve on beş akçe ile imamet ciheti Mevlânâ-yı müşârun ileyh hazretleri Dergâh-ı şerifi post-nişîni olup geçende bilâ-veled vefat eden Şeyh Mustafa Safvet Çelebi Efendi uhdesinden mahlûl olduğuna ve cihât-ı mezkûre kadîmden berü dergâh-ı mezkûrda post-nişîn bulunanlara tevcih olagelmekte bulunduğuna mebnî müteveffâ-yı müşârun ileyh mahlûlünden cihât-ı mezkûrenin amel-i kadîmi veçhiyle post-nişîn-i lâhık reşâdetlü Abdulvâhid Çelebi Efendi Hazretlerine tevcihi hususunun arz ve istîzânı Mahkeme-i Teftîş ile Cihât Kaleminden bâ-i’lâm ve der-kenâr ifâde olunmuş ve ol veçhile emr-i tevcîhin icrası südûr-ı emr ü irâde-i aliyye-i Sadâret-penâhilerine menût bulunmuş olmağın ol bâbda emr ü ferman hazret-i veliyyü’l-emrindir. Fi 7 Safer Sene 306 ve fî 1 Teşrîn-i Evvel Sene 304.”
Belge No: 6
“Evkâf-ı Hümâyûn Nezâretinin 26 Muharrem 326 târih ve sekizyüz kırk dokuz numrolu takrîr ve 28 Muharrem 326 târihinde Şûrâ-yı Devlete havale buyrulmağla Maliye Dâiresinde kırâ’et olundu.
Me’âlında, Konya’da Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî kuddise sırruhu Hazretlerinin âsitâne ve türbelerinde mesnevi-hânlık ve imamet ve nezâret cihetleriyle tevliyet kâim-i makâmlığınm merhum Abdulvâhid Çelebi mahlûlünden mahdumu Dergâh-ı mezkûr seccâde-nişîni reşâdetlü Abdulhalim Çelebi Efendi Hazretlerine tevcihi mahallinden inha olunması üzerine lede’t-tedkîk âsitâne ve türbe-i müşârun ileyh vakfından olmak üzere yevmî onbeş akçe hesabıyla şehrî üç kuruş otuz para vazifeli imâmet-i türbe ve yevmî kırkar akçe hesabıyla şehrî onar kuruş vazifeli mesnevî-hânlık ve nezâret cihetleriyle tevliyet kâim-i makâmlığı merhûm-ı müşârun ileyhin uhdesinde idüği ve tevliyet kâim-i makâmlığı ile cihât-ı sâire-i mezkûre mine’l-kadîm dergâhı mezkûrda seccade nişin olan zevata tevcih oluna geldiği anlaşılmış olduğundan bahisle mezkûr tevliyet kâim-i makâmlığı ile cihât-ı sâirenin merhûm-ı müşârun ileyh mahlûlünden mahdumu müşârun ileyh Abdulhalim Çelebi Efendi’ye tevcihi Mahkeme-i Teftîşden i’tâ kılınan ilâm ve cihât kaleminden yazılan der-kenâr üzerine istîzân kılınmış ve kabûl-ı iş’âr münâsib görünmüş olmağla ol veçhile icrâ-yı iktizâsının nezâret-i müşârun ileyhâya havalesi tezekkür kılındı. Ol bâbda emr ü ferman hazret-i men lehu’l-emrindir. Fî 21 Safer sene 326 ve fî 11 Mart sene 304.
Ber-mûceb-i mazbata Evkâf-ı Hümâyûn Nezâret i Celîlesinden icrâ-yı İcâbına himmet buyrula de-yu 22 Safer Sene 326 târihinde şeref-südûr iden irâde-i aliyye mucibince bi’t-tevcîh berât-ı âlîsi i’tâ kı-lınmışdır.”
Belge No: 7
“Konya’da defîn-i hâk-i ıtr-nâk Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî kuddise sırruhu’l-âlî hazretleri dergâh-ı feyz- iktinâhlarında mesnevî-hân ve imamet-i türbe ve nezâret ve tevliyet kâimi makâmlığı ve Kara-tay-ı sagîr medresesi vakfından müderrislik cihetleriyle Âbid Çelebi Vakfından tevliyetin şart-ı vâkıf ve te’âmül-i kadîmi veçhile uhdesine tevcihi hakkında dergâh-ı müşârun ileyh post-nişîni reşâdetlü Meh-med Bahâeddin Veled Çelebi Efendi Hazretleri verilen arz-ı hâl ile Mahallî Mahkeme-i Ser’iyy esinden mu’ta üç kıt’a i’lâm üzerine lede’t-tedkîk hazret-i müşâruh ileyhin yevmî on beş akçe vazife ile türbe-i münîfesinde imamet ve yevmî kırk akçe vazife ile mesnevî-hânlık cihetleriyle nezâret ve tevliyet kâim-i makâmlığı ve evkâf-ı mülhakadan Konya’da Karatay-ı sağır medresesi’nin müderris/ik ciheti ve Haremeyn-i Muhteremeyn’e tâbi’ evkâfdan Konya’da Abid Çelebi Vakfı’nın vazîfe-i mu’ayyene ile tevliyeti Abdulhalim Çelebi Efendi’nin uhdesinde olduğu ve cihât-ı mezkûrenin Mevlânâ-yı müşârun ileyhin dergâhında post-nişîn-i irşâd olanlara tevcihi mesbûk ve müte’âmel bulunduğu anlaşılmış olduğundan cihât-ı mezkûrenin kayden mutasarrıfı görünen Abdulhalim Çeleb< Efendi’nin uhdesinden ref’iyle post-nişîn-i lâhık müşârun ileyh Mehmed Bahâeddin Veled Çelebi Efendi Hazretlerine tevcihi Mahkeme-i Evkâfdan i’lâm olunmuş ve müderrisliğin tevcihi içün de taraf-ı âli-i meşihat- penâhîden işâret-i aliyye keşide buyrulmuş olmağla keyfiyetin kuyûd-ı kadime-i Vakfiyye Kalemi ifadesiyle huzûr-ı sâmî-i cenâb-ı sadâret-penâhîîerinden istizanına müsâberet kılındı. 01 bâbda emr ü ferman hazret-i veliyyü’l-emrindir. Fi 22 Ramazan sene 1328, fî 13 Eylül sene 1326.
Buyruldu-i sâmî suretidir.
Ber-mûceb-i takrîr îfâ-yı muktezâsına himmet buyuralar deyü fî 24 Ramazan sene 1328, fî 15 Eylül sene 326.”
45

Belge No: 8
“Konya’da medfûn Hazreti Mevlânû Vakfı hakkındaki İ’lâmm örneğidir:
Merkez-i vilâyet olan medîne-î Konya’da defîn-î hâk-i ıtır-nâk olan Hazreti Mevlânâ kuddise sırru-hu’l-âlânm dergâhı feyz-iktinâh-ı âlîlerinde hâlen post-nişin-i irşâd olup bi’l-cümle evkâf-ı şerîfesi mütevellîsi reşâdetlü Abdülvahid Çelebi Efendi Hazretleri necli’l-merhûm Mehmet Seyyid Hemdem Çelebi Efendi taraflarından husûs-i câîde taleb ve da’vâ ve ahz ü kabza ve ikâme-i şühûd ve taleb-i tahlife ve terâfu’ ve husûmet ve reddi cevâba vekâlet-i âmme-i mutlaka-i sahîha-i şer’iyye ile vekîl-i mü-seccel-i şerfsi Halebli Mehmet Subhi Efendi ibni Süleyman Ağa medîne-i mezbûre mahkemesinde meclis-i şer’-i münîrde Turakfakıh mahallesi sükkânından herbiri sülâle-i tâhire-i Hazreti Mevlânâ’dan siyâdetlü Salahaddin Efendi ibni Hüseyin Çelebi Efendi ve civar mahallesi sükkânından rifatlü Mehmet Tevf’ık Efendi ibni Mehmet Rüşdi Efendi ve Zencirlikuyu mahallesi sükkânından Hidayet-zâde Kudret Efendi ibni Muhiddin Çelebi Efendi ve Mustafa Çelebi Efendi ibni Mehmet Çelebi Efendi muvacehelerinde muma ileyhim kendülerinin sülâle-i Hazretî Mevlânâ’dan ve evlâd-ı Çelebiyândan olduklarını ve Evkâf-ı Celâliye hâsılatının ba’de ihrâci’l-uezâ’i/ bakîsinin hayâtlarında âbâ ve ecdâdları ve ba’de vefâtihim kendüleriyle sâ’ir Çelebiyân beynlerinde mütevellî-i vakf-ı müşarünileyh ma’rifetiyle li’z-zekeri mislü hâzzi’l-ünseyeyn kâ’idesine tevfikan tevzî’ ve taksîm olunmak müte’âmel olduğunu iddia ve ahiren benim meclis-i hükmden teğayyüb etmeme mebnî müvekkilim mütevellî-i müşarünileyh için taraf-ı serîden uekîl-i müsahhar ta’yîn olunan Ohan Efendi muvacehesinde işbu iddialarını inkâra mukârin bi’l-beyyine ber-nehc-i seri isbât etmeleriyle mucibince mumaileyhin küne-viyyen neseblerine ba’de’l-hükm hâsılât-ı vakf-ı müşarünileyhin te’âmül-i kadîmi veçhile evlâd-i Çelebiyân beynlerinde taksim ve hisse-i musîbelerinin mumaileyhime teslimi iktizâ eylediğini nûtık bin üçyüz onsekiz senesi şehr-i Cemâziye’l-âhiresinin gurresi tarihiyle müverrah ve ol târîhte medîne-i Konya’da nâîbü’ş-şerî bulunan fazîletlü Abdurrahman Efendi mühriyle mahtûm iş bu mahkeme-i Ser’iyye-den verilen i’lâm-ı serînin bir kıt’a sûret-i musaddakası müvekkilim müşarünileyh Hazretleri tarafından lede’t-temyîz i’lâm-ı mezkûrun meali vekîl-i müsahhar nasbinin şürûtuna ri’âyet olunmuş ise iktizâ-yı mezkûr hakkında usûlüne muvafık olduğu bin üçyüz ondokuz senesi şehr-i Cemâziye’l-evvelinin onuncu günü târihinde fetvâhâne-i âlîden ve i’lâm-ı mezkûr muâmele-i gıyâbiyyeyi hâvî bulunduğuna binâ’en Mecelle-i Ahkâm-i Adliyye’nin bin sekizyüz otuzaltmcı maddesine tevfikan mu’âmele olunması lüzumu bin üçyüz (yırtılmıştır) senesi şehr-i Recebü’l-ferdinin yirmisekizinci günü târihinde Meclis-i Tedkîkât-ı Şer’iyyeden tahşiye ve temhîr olunarak i’lâm-ı mezkûr i’âde buyurulmuş olduğundan ber-vechi zîr i’tirâzâte şürû’ olunur. Şöyleki; Aksaray ve Akşehir kazalarında vâki’ mezâri’-i mevkûfe-i Celâliye hâsılatının temamı mineî-kadîm dergâh-ı müşarünileyhte evlûd-ı zükûrdan post-nişîn olanlara â’id olup ol veçhile hâsılât-ı mezkûre hayâtlarında post-nişîn olanlar ve ba’de vefâtihim el-yevm post-nişîn bulunan müvekkilim müşarünileyh tarafından ahz ü kabz ve tasarruf oluna gelüp te’âmül-i kadîmi dahi bu veçhile cereyan edegelmektedir ve yalnız Kayıhüyüğü ve Basara karyelerinde mezâri’-i mevkûfe hâsılatı dahi ba’de’r-rekabe ve’1-vezâîf ancak batında mukaddem evlâd-ı evlâd-ı zükûrı mumaileyhime i’tâ kılınmakta olup te’âmül-i kadîmi dahi bu merkezde cereyan etmektedir ve işbu Aksaray ve Akşehir kazalarındaki mezâri’-i mevkûfeden mâ’adâ kâffe-i mezâri’-i mevkûfe-i Celâliye hâsılatlarının ba’de’r-rekabe ve’1-vezâ’if humsü mine’l-kadîm post-nişîn olanlara â’id olmak hasebiyle kezâlik anlar tarafından alınagelmiş olduğu gibi küsuru Mevlânâ-yı müşarünileyh Hazretlerinin evlâdından hissedar olan batn-i evveldeki evlâd meyânında li’z-zekeri mislü hâzzıî-ünseyeyn kâ’idesine tevfikan taksîm olunmakta ve ancak evlâd-ı zükûr-ı mezkûrun inâs evlâdı olup da pederi vefat edenlere de bir mikdâr hisse-i mu’ayye-ne verilmekte ve binâberîn her sene vakt-i hasadda hâsılât-ı vakf-ı müşarünileyh Çelebiyânm esen ve ekseri muvacehesinde müvekkilim müşarünileyhin tevliyet ve nezâret ve meşîhati hasebiyle vuku’ bulan re’y ve tensîbi ve anların dahi muvafakat ve kabûliyle herkese âdilâne taksîm ve emr-i cibâyeti ken-dülerine ihale olunagelmiş ve mine’l-kadîm evkâf-ı müşarünileyh hâsılatının emr.-i cibâyet ve taksîmindeki te’âmül-i kadîmde bu merkezde bulunmuş olduğundan ve bu sene de ıcrâ edilen âdilâne taksîm dahi te’âmül-i kadîme muvafık olup bi’l-cümle Çelebiyân razı oldukları halde içlerinden müd-de’a aleyh mumaileyhimin ba’zı esbaba mebnî adem-i muvâfakatları te’âmül-i kadîmi tağyîr edemiyece-ği derkâr olduğundan şu hâllere göre iktizâ-yı serîsinin icrâsıyle i’lâm-ı gıyâbî-i mezkûrun bi’1-fesh te’âmül-i kadîm veçhile mu’âmele olunmasını bi’1-vekâle talep ederim deyu bi’l-vekâle da’vâ ettikte îe-de’s-suâl mumaileyhim Salahaddin ve Tevfik ve Kudret ve Mustafa Efendiler dahi cevâblarında sâlifü’z-zikr Akşehir ve Aksaray kazalarındaki mezâri’-i mevkûfe hâsılatının post-nişîn olanlara â’idiyetine dâ’ir ihticâce sâlih ne gibi evrak ve berevâtı var ise ibraz edilmek lâzım gelir ve böyle bir evrakın vücûdu ol-mayup da te’âmüle istinâd ediliyorsa yetmişaltı senesine gelinceye kadar her sene tevliyet başka başka eşhasa ve hatta evlâd-ı vâkıfın gayrine bile birer mikdâr ücretle tevdf olunagelmekte olduğundan bunun da beyyine-i âdile ile isbâtına hâzırız ve hâsılât-ı mezkûreden ancak evlâd-ı zükûr-ı mezkûr inâs evlâdı olup da pederi vefat edenlere birer mikdâr hisse-i mu’ayyene vermekte olduklarım dermeyân ediyorlar ise de böyle iddi’â ettikleri veçhile hâsılât-i mezkûreden şimdiki halde bir şey verilmemektedir ve her sene vakt-i hasâdda hâsılât-ı vakfı Çelebiyânm esen ve ekserinin muvacehesinde vuku’ bulan re’y ve tensîbi ve Çelebilerin muvafakat ve kabulüyle âdilâne taksîm edildiği zikrolunuyor ise de
46

hâsılât-ı mezkûrenin emr-i taksiminde âdilâne mu’âmele icra edilmediği cihetle hâsılât-ı mezkûrenin der-anbâr edilerek li’z-zekeri mislü hâzzı’l-ünseyeyn taksimi iktizâ ettiği hâlde bu cihet nazâr-ı i’tibâre alınmıyarak şeyh-i müşarünileyhin hod-serâne ve şer’-i şerife muvafık olmayarak taksimatı icra ettiği cihetle bu cihetin âdilâne taksim ve tevzi’ edilmesini taleb ve da’vâ ederiz ve iddi’â-yı evveliyemizde beyân ettiğimiz cihet mütevelll-i müşarünileyh hazretlerinin kurâ-yı ma’lûmeden cesametli zirâ’at ve hâsılatı kesir olanların kendüsiyle taksimatta hâzır bulundurulan akrabası nâmlarına zabt ve hâsılatı kaili olanları da bizlere irâ’e etmekte bulunduğundan ve bu veçhile olan taksimde nisbet-i âdile olma-yup akl ve hakikat ve şer’-i şerife mugayir bulunduğundan hâsılât-ı vakfın cümlesi der-ânbâr olunarak tevzi’ olunmasını ve bir de vakf-ı mezkûrun umûmundan almakta olduğu hums-ı hâsılatla Aksaray ve Akşehir kazalarında vaki’ mezâri’-i mevkûfe-i Celâliye hâsılatı temâmmın müvekkil-i müşarünileyhe â’ideyetinin te’âmül-i kadîmden olamayacağından Akşehir ve Aksaray kazalarındaki mezâri’-i mevkûfe hâsılatından da hissedar edilmekliğimizden ibaret olup çünki her bir vakfın bir meşrûtunlehi olmak ve buna da elde bir ferman veyahut berevât-i âlişân bulunmasına mütevekkıf olacağından bu vakıfların kamilen müvekkiline â’idiyetine dâ’ir yedinde ihticâce sâlih ne gibi evrak ve berevâtı var ise ibraz olunsun olmadığı halde yetmişaltı senesine gelinceye kadar her sene tevliyet başka başka eşhasa ve hatta evlâd-ı vâkıfın gayrine bile bir mikdâr ücretle tevcih olunagelmekte olduğundan bunun da beyyine-i âdile ile isbâtına hâzırız evlâd-ı zükûrun inâs evlâdı olup da pederi vefat edenlere birer mikdâr hisse verildiği bahsine gelince bunun da aslı yok ise ve bize ait bir keyfiyet olmadığından â’idiyeti olanlar tarafından aranmakta muhtardır. Mamafih mütevelll-i müşarünileyh hazretleri âharin mazarratında menfa’atini aramaktan ibaret olup hâsılatın feyz ü bereketi yolunda olduğu seneler için evlâd-ı vâkıfa kurâ-be-kurâ tevzi’ ve kılletli zemânında cibâyetile der-anbâr iderek ber-vech-i muharrer bir idâre-i gad-riye ve keyfiyeden münbe’is bulunduğu ve çünki bu yoldaki mu’âmelede kat’an adalet bulunamayacağı sûret-i musattarada cereyan etmiş bir mu’âmele olmadığı cihetle te’âmül denilemiyeceği ve taksimde ise nisbet-i ûdilenin vücûdu şart olduğu ve karyenin kuvve-i inbâtiyesiyle mikdâr-ı arazisinde ve gerek zirâ’atte seyyân bulunamayacağı 4 Temmuz 316 târihiyle müvarrah müşarünileyh hazretlerinin mührü tahtında yazdığı tezkire-i cevâbiyesiyle de sabit bulunduğu ve siyyemâ taksimde adalet bulunmadıkça o yoldaki kısmete sıhhat nazariyle bakılamıyacağı ma’lûm bir keyfiyet iken şer’-i şerife karşı muttarid olmayan ve bâtıl bulunan şu mu’âmelesine te’âmül denilemiyeceği bedlhi bulunduğundan umûm hâsılatından humsü ve gerek Akşehir ve Aksaray kazalarındaki hâsılât-ı vakfın müstakıllen ahzi ve daha evkâf-ı müşarünileyhten olarak Konya kasabasında ve derûn-i pazarda hân ve hamam ve dükkân gibi birçok müsakkafatı olup bunlardan alman mebâliğ dahi evlâd-ı Çelebiyâna tevzi’ ve taksimi iktizâ ettiği hâlde bundan da bizler hissedar edilmiyerek nerelere sarf edildiği meçhulümüz bulunduğundan bunlardan hissedar edilmekliğimizle beraber evlâd-ı vâkıfa kurâ-be-kurâ taksimdeki adaletsizliği şer’an tecviz olunamayacağından bu yoldaki müdâfa’asınm reddiyle iddi’â-yı evveliyemiz dâ’iresinde bi’1-cümle mu’âmelât ve hâsılât-ı mevkûfe-i Celâliyenin her sene bir anbara vaz’ edilerek nisbet-i âdile ve hükm-i şer’-i şerife tevfikan taksiminin taht-i hükme alınmasını taleb ederiz deyu ahadühümâ âharin ber-vech-i muharrer ıtlak ve takyid müdde’âlannı inkâr etmeleriyle ve husûs-ı mezkûrda takyid beyyinesi evlâ olmakla evvelen dâfi’ vekili mumaileyh Mehmet Subhi Efendi’den ber-vech-i meşrûh takyid müdde’âsına yâni sâlifü’z-zikr Aksaray ve Akşehir kazalarındaki mezâri’-i mevkûfe-i Celâliye ve hâsılatı tamâmının ve mâ’adâ bi’l-cümle mezâri’-i mevkûfe-i Celâliye hâsılatından ba’de’r-rakabe ve’1-vezâ’if humsünün mi-ne’1-kadîm evlâd-i zükûrdan dergâh-ı müşârünileyhde post-nişin olanlara ve bakisinin hissedar evlâd-ı Çelebiyân meyanelerinde li’z-zekeri mislü hâzzıl-ünseyeyn taksim olunageldiği hakkındaki müd-de’âlarına mutabık beyyine taleb olundukta ber-vechi muharrer müdde’âsını cerîde-i şer’iyyeye isimlerini yazdırmış olduğu yirmiahı nefer kesândan li-ecli’ş-şehâde meclisi şer’a ikâme ve ihzar eylediği Hüseyin Efendi-zâde Nuri Bey ve Sercelu mahallesinden bakkal Halil Dede ibni bahçevân Rüşdü (bir kelime okunmadı) Turakfakıh mahallesi sükkânından Hacı Sabri Dede ve Cemâleddin-zâde Hacı İzzet Efen-di’nin ber-tıbk-ı müdde’â tafsil-i mezkûr üzre müttefiku’l-lafzı ve’1-ma’nâ bi’1-muvâcehe ber-nehc-i şer’î eyledikleri şehâdet-i şer’iyyeleriyle isbât edüp kable temâmi’t-tezkiye ve’1-hüküm mumaileyhim Sala-haddin ve Kudret ve Tevfik Efendiler kelâma âğâz edüp şuhûd-i mumaileyhimden Nuri Beyin kizbile ma’rûf olduğu şöyle dursun müvekkil-i müşarünileyh reşâdetlü Abdülvahid Çelebi Efendi Hazretleri tarafından mikdâr-ı ma’lûmumuz olmadık ma’âşla Meram’daki inşâ ettirmiş olduğu bağın nezâretinde bulundurduğu ve hatta kasaba derûnunda ikâmet ettiği hanesini icarının bile Çelebi-i müşarünileyh hazretleri tarafından i’tâ olunduğu ve devam üzre târik-i salât ve şârib-i hamr bulunduğunun isbâtına hâzırız ve Hacı Sabri Dede kadîmen Mevlânâ-yı müşarünileyh hazretlerinin dergâh-i şerifinde çile çıkarmış hademeden olup dergâh-i müşârünileyhânın ise kadlmen nezâreti Çelebi-i müşarünileyhte olduğundan ve ezher cihet dervîşânın (bir kelime yırtık) mu’âmelâtları müşarünileyhe âid bulunduğundan bunun dahi şu suretle olan şehâdeti garaza müstenid olmakla makbulümüz değildir ve Sercelu mahallesinden Halil Dede’nin şehâdetine gelince kendisinin Kiret karyesindeki inşâ ettirmiş olduğu hanenin mikdân ma’lûmumuz olmadık ma’âşla nezâretinde Mirahurluk hizmetlerinde bulunduğunun isbâtına ve merkum Dellâke oğlu demekle yâd edilmiş olan Sayisin dahi şehâdeti kabulümüz değildir bâlâda beyân ettiğimiz veçhile şühûd-i merkumunun nafakaları Çelebi-i müşarünileyh hazretlerine münhasır ve yüzünden mestefid oldukları şöyle dursun Çelebi-i müşarünileyh Hazretleri post-nişinliği-
47

ne bi’t-ta’yîn Konya’yı teşriflerinde Çelebiyândan lâzım gelenleri huzuruna bi’l-celb eslâfım umûm Çelebiyâna gadretmiş olduğundan Akşehir ve Aksaray kazalarında vâki’ mezâri’-i mevkûfe-i Celâliye hâsılatı dahi Çelebiyânın umûmuna âiddir. Bu senelik Aksaray hâsılatı mektebi behâiyyenin inşa’atına sarf olunsun da diğer seneler hâsılatı da Çelebiyânın umûmuna taksîm olunsun deyü emrederek o sene Aksaray hâsılât-ı esmâmnın mekteb-i mezkûre sarf olunduğunu isbâta hâzır olduğumuzdan işte şu keyfiyet ise te’âmül-i kadîmi tağyîr edeceğinden iddi’â-yi evveliyemizi tekrar ederiz ve hatta yakın vakte kadar Aksaray ve Akşehir kazalarındaki mezâri’-i mevkûfe-i Celâliye hâsılatı şâir hâsılât-i Celâliye ile beraber evlâd-ı Çelebiyân beynlerinde li’z-zekeri mislü hazzı’l-ünseyeyn kâ’idesine tevfikan taksîm oluna gelmekte iken mezkûr Aksaray ve Akşehir kazalarındaki mezâri’-i mevkûfe ve sâ’irlerini teğallüben el’an post-nişîn olan müuekkil-i müşarünileyh Abdülvahid Çelebi Efendi Hazretlerinin selefleri ile ken-düsi tarafından zabt edildiğinden müşarünileyh Abdüîuahid Çelebi Efendi Hazretlerinin te’âmül-i kadîm hakkındaki iddi’dları hifâ/-i hakîkattir binâ’enafeyh sûret-i zabtları kadîm olmayup hâdisdir hudûs beyyinesi euld olduğundan hudûs hakkındaki da’vâmızı şdhid-i şahsı ile isbâta hâzırız ve nefs-i Konya kasabasiyle kurada bulunan mezâri’-i mevkûfe-i Celâliye hâsılatı yakın vakte kadar umûm Çelebiyân beynlerinde li’z-zekeri mislü hazzı’l-ünseyeyn kâ’idesine tevfikan faksım olunagelmekte iken henüz post-nişîn bulunan müvekkil-i müşarünileyh Abdülvahid Çelebi Efendi ile Sadrüddin Efendiler zamanında hâsılât-ı mezkûrenin kcndülerine humsünü ifraz ederek mütebâkîsini evlâd-ı Çelebiyân taksîm eylemekte bulunmuş olduğundan müşarünileyh Abdülvahid Çelebi Efendinin te’âmül-i kadîm hakkındaki iddiası hild/-i hakîkattir. Binâenaleyh sûret-i zabtları kadîm olmayup hâdisdir.Hudûs beyyinesi evlâ olduğundan hudûs hakkındaki da’vâmızı şâhid-i şahsî ile isbâta hâzırız deyü müdde-i vekîli mumaileyh Mehmet Subhi Efendi’nin ber-vech-i muharrer müdde’âsını inkâr ve ancak evkâf-ı Celâliye mülhakatından Âbid Çelebi vakfı olmak üzre Basara ve Kayıhüyüğü karyelerindeki mezâri’-i mevkûfe-i mezkûre hâsılatları mine’l-kadîm müşarünileyh Hazreti Mevlânâ’nın evlâd-ı evlâd-ı zükûruna meşrut ve âid ve te’âmül-i kadîmi dahi bu veçhile cereyan edegeldiğini tâi’an ikrar ettikleri gibi mumaileyh Mustafa Efendi dahi cevâbında Akşehir ve Aksaray kazalarındaki eukâf-ı Celâliye hâsılatının temamı ve mâ’adâ mezâri’-i mevkûfe hâsılatının da ba’de’l-masârıf humsü müşarünileyh Hazreti Mevlânâ’nın evlâd-ı zükûrundan post-nişîn olanlara ve bakîsinin dahi li’z-zekeri mislü hâzzı’l-ünseyeyen sâ’ir evlâdına meşrut ve te’âmül-i kadîmi dahi bu veçhile cereyan etmektedir deyü müdde-i vekîli mumâliyh Mehmet Subhi Efendi’nin def’-i mezkûr müdde’âsını temâmiyle tâi’an ikrar ettikten sonra dâfi’ vekîli mumaileyh Mehmet Subhi Efendi tekrar cevâbında Konya’da sûk-ı Sultanîde Atpazarı ve Türbe Çarşısında vâki’ musakkafât-ı Evkâf-ı Celâliyeden bulunan dekâkîn ile hanların ve Şerâfeddîn câmi’-i şerîfi pîşgâhındaki menzil ile Bunarı mahallesinde vâki’ Dede bahçesi demekle ma’rûf Hasan Dede bahçesinin bi’l-cümle ğallâtı mine’l-kadîm dergâh-i şerîf-i müşarünileyhte îkâd olunan kanâdîl ve mum ve rugan bahâlarına ve Âbid Çelebi Vakfından olan hamamın icâresi dahi dokuz nefer cüzhân ile eulâd-ı zükûra ve Türbe çarşısmdaki bir bâb diğer hânın gailesi dahi dergâh-ı müşarünileyhte beher sene kırâ’et olunacak mevlid ve mi’râc-i şerîf mühimmatına meşruta ve âidtir ve bu veçhile meşrûtun-lehlerine sarf olunagelmektedir. Binâ’enaleyi. müddetlerin peder ve dedeleri işbu müsakkafat meyâ-nında mezbûr hamamdan mâ’adâsınm gailesinden hisse aldıklarının vuku’ yoktur deyü defi davaya kıyam edicek mumâileyhimâ Tevfik ve Salahaddin Efendiler cevâblarında musakkafât-ı mezkûre icâresinin dergâh-ı şerîfi müşarünileyhin kanâdîl ile sâ’iresine ve Âbid Çelebi vakfından olan hamam icâresinin evlâd-ı zükûra meşrut olduğu beyân olunuyor ise de zikrolunan müsakkafât icâresinden bir cüz’isi sarf edilüp kısm-ı â’zâmı mütevellî-i müşarünileyhin yed-i me’kelinde kalmış olduğundan icârelerinin nerelere sarf olunacağına ve evlâd-ı Çelebiyânın da bunlardan hissedar oldukları mütevellinin zabtında bulunan berevât ve fermân-ı alışanlar ile sabit olacağından bir takım hademeye meşrut olsa bile fazlası yine beyne’l-evlâd taksîm olunmak iktizâ ederek müsakkafât icârelerinin ahz ü kabz ve sarfına bizim dahi ma’lûmâtlarımız olmak lazımgelirken haberdâr edilmemekliğimiz elbette bir sebebe müstenid olmakla vâridât-ı mezkûrenin dahi zapta sabıkımız veçhile mütevellî-i müşarünileyhin yed-i me’kelinden tahlîsini taleb ve iddi’â ederiz ve müsakkafât gallâtınm yakın vakte kadar bir cüz’isi hademe ve mütebakisi sâ’ir hâsılât-ı Celâliye ile beyne’l-evlâd umûm Çelebiyâna taksîm olunagelmekte iken müsakkafât-ı mevkûfe gallâtı teğallüben post-nişin bulunan merhum Sadreddin Çelebi Efendi ile el-ân post-nişîn bulunan müvekkil-i müşarünileyh Abdülvahid Çelebi Efendi Hazretleri tarafından zapt edildiğinden sûret-i zabtları kadîm olmayup hâdisdir.Hudûs beyyinesi evlâ olduğundan hudûs hakkındaki da’vâmızı isbâta hâzırız deyü musâkkafât-ı mezkûre gallâtı hakkında ahâdühümâ âharin ber-minval-i muharrer müdde’âlarını inkâr etmeleriyle mumaileyhim Salahaddin ve Tevfik ve Kudret Efendilerin şâhidân-ı mezbûrân Nuri Bey ve Derviş Halil Dede haklarındaki ta’n-ı mezkûr müdde’âları için bi’t-ta-leb meclis-i şer’a ikâme ve ihzar eyledikleri ahrâr-ı ricâl-i müslimînden her biri mensûb oldukları Do-lappare mahallesinden Hacı Osman Efendi-zâde Seyid ve Sabuncu-zâde Ahmet bin Hüseyin ve Eyüp Ağa-zâde Süleyman bin Eyüp ve Hacı Süleyman mahallesinden Reyhan bin Abdullah ve Mahmud bin Osman ve İbrahim bin Mehmed’den bâ-varaka-i mesture sirren ye ba’dehu tarafeyn muvacehesinde Ahmet bin Hacı Mehmet ve Tevfik bin Abdülkadir ve Mevlûd bin İbrahim’den alenen lede’t-tezkiye âdil ve makbûlü’ş-şehâde idükleri iş’âr ve ihbar olunan Helvacı-zâde ibrahim Efendi ibni Hacı Ahmet ve Saraç esnafından Ebubekir Usta ibni Abdullah istişhâd olunduklarında zâtları ma’lûmumuz olan Hüseyin
48

Efendi-zâde^ Nuri Bey ve Derviş Halil Dede’nin az ve çok nafakalarını reşâdetlü Abdülvahid Çelebi veriyor ve ba’zı hizmetlerinde istihdam ediyor olduğunu biliyoruz ve bu hususa bu vech üzre şahidiz şehödet dahi ederiz deyü edâ-yi şehâdet-i şer’iyye etmeleriyle mucibince şûhidûn-ı mezbûrûn Nuri Bey ve Derviş Halil Dede’nin kefaletleri makbule olmadığı ba’de’t-tefhîm mûmâ ileyhimın kezâlik meclis-i şer’a ihzûr eyledikleri Helvâa-zâde Bektaşi Hacı Hüseyin bin Hacı Osman ve Helvacı-zâde arzuhalci Süleyman Efendi ibni Hacı Hafız Mustafa’dan her biri kezâlik istişhâd olundukta Aksaray ve Akşehir kazalarında vâki’ evkûf-ı Celâliye hâsılatı evlâd-ı Çelebiyân beyninde li’z-zeker’ı mislü hâzzı’l-ünseyeyn taksim olunagelüp yakın vakitten berü hadis olarak hâlen post-nişîn Abdülvahid Çelebi Efendi Hazretleri hâsılât-ı mezkûreden sâ’ir Çelebiyâna vermiyor ve vermemesi ve sureti zaptı hâdisdir. Bu hususa bu vech üzre şahidiz şehâdet dahi ederiz deyü şehâdet etmişler iseler ve gerek mumâliyhim Salahaddin ve Tevfik ve Kudret Efendilerin da’vâ-yı mezkûrelerinde ve gerek şâhidân-i mezbûrünın şehûdetlerin-den târih beyân olunarak keyfiyet-i h-udûs tashih ve tafsil olunamamakla beraber esasen husûs-ı mezkûrda ber-vechi muharrer takyîd beyyinesi evlâ ve müreccah olduğuna binâ’en vekîl-i dd/i’-i mumaileyh Mehmet Subhi Efendi’den vech-i meşrûh üzre takyld-i müdde’âsma mutabık beyyine taleb olundukta li-ecli’ş-şehâde meclis-i şer’a ikâme ve ihzar eylediği Biberiyat Mahallesi sükkânından ser-tarîk siyâdetlü Adil Çelebi Efendi ibni Hacı Arif Efendi ve civar mahallesi sükkânından siyâdetlü diğer Âdil Çelebi Efendi ibni Yakub Çelebi ve türbedâr zehâdetlü Osman Dede Efendi ve Pir Mehmet Paşa mahallesi sükkânından ve mu’teberân-ı tüccardan Hacı Seyyid Dede Efendi ibni Mustafa’dan her biri istişhâd olunduklarında fi’1-haklka Konya çarşısında Atpazarında vâki’ zemini Pir Es’ad vakfından senevi (açık) kuruş mukâta’alu vakıf olup üç taraftan tarîk-i ûm ve cenûben yeni Buğdaypazarı ve ba’zan Hacı Mahmud Efendi Hanı ile mahdûd fevkani ve tahtâni bir bâb ve yine tahtanı bir bâb cem’ân iki bâb hân ve ittisallerinde yirmibir bâb dükkân ve yine Atpazarında poyraz tarafı Pir Es’ad vakfı dükkânı ve üç taraftan tarik-i âm ile mahdûd birbirine muttasıl onbeş bâb dükkân ve Türbe-i şerif önünde Koyunpazarı caddesinde zemini Evkâf-ı Celâliyeden garben Abdülhay-zâde AH Efendi kahvesi ve şimâlen ve sarkan tarik-i ûm ve cenûben Memiş Efendi hanesi ile mahdûd üç bâb dükkân ve bir bâb sulu kahve ve derûnunda dokuz bâb mağaza ve yine türbe-i şerif önünde Evkâf-i Celâliye caddesinde zemini Evkûf-ı Celâliyeden iki taraftan tarik-i âm ve bir taraftan Molla Efendi Medresesi ve bir taraftan Yahci Ağanın Süleyman Efendi ve bazan Hasan Hüseyin dükkânları ile mahdûd birbirine muttasıl dört bâb dükkân ve Sultanselim civarında iki taraftan tarik-i âm ve bir taraftan vakf-ı mezkûr mevlûdiye mi’râciyesine meşruta hân ve bir taraftan cûmi-i mezkûr civarındaki kademhane ile mahdûd zemini Evkâf-ı Celâliyeden onbeş bâb dükkân ve yine türbe-i şerif önünde bir taraftan Deveci oğlu Mehmet Emin Efendi zevcesi ve bir taraftan Su terazisi ve bir taraftan inâsa mahsûs hamam ve taraf-ı râbi’i tarik-i âm ile dükkânlar ve Mahkeme Hamamı civarında bir taraftan İrfaniye ve ba’zan mu’âllimhâne medreseleri ve bir taraftan (yedi kelime yırtılmıştır) bahçesi ve iki taraftan tarik-i ûm ile mahdûd Mahkeme Konağı demekle ma’rûf bir bâb hâne ve Bunarı mahallesinde vâki’ bir taraftan Tac-vezir türbesi ve bir taraftan tarik-i âm ve bir taraftan Zekeriyyâ’nın Ali ile Mehmet ve Hasan Efendi bahçesi nöm-ı diğer Dede bahçesi ile ma’rûf bahçe mine’l-kadim Evkâf-ı Celâliyeye merbut vakıf olup bunların mine’l-kadim dergâhı müşarünileyhte ikâd olunan kanûdll ve mum ve rugan bahâlarına âid ve meşrut olmak üzre sarf olunmaktadır ve türbe çarşısında vâki’ iki taraftan tarik-i âm ve bir taraftan vakf-ı mezbûrûn çerâğ ve kanâdil akçasına meşrut olan onbeş bâb dükkânlar ile mahdûd kezâlik zemini Evkâf-ı Celâliyeden bir bâb tahtâni Hân dahi Evkâf-ı Celâliyeye merbut vakf-ı kadim olup senevi hâsıl olan gailesi dergâh-i şerifi mezkûrda beher sene kırâ’et olunan mevlid-i şerif ve mi’râciye mühimmatına meşrut ve â’iddir ve beher sene mütevelli ma’rifetiyle ber-vech-i muharrer meşrûtun-lehlerine sarf oluna gelüp ve te’âmül-i kadimi dahi bu veçhile cereyan edegelmektedir biz bu hususa bu vech üzre şahidiz şehâdet dahi ederiz ve mahallinde ta’yinve irâ’e-i hudûd ederek edâ-i şehâdeti şer’iyye ettiklerinden sonra şühûd-i mumaileyhimden ser-tarik Âdil Çelebi Efendi ve tüccardan Seyyid Dede Efendi’den her biri tekrar meclis-i şer’a hâzırân olup istişhâd olunduklarında fi’l-hakika Konya çarşısında türbe civarında vâki’ iki tarafı tarik-ı âm ve diğer tarafları vakf-ı mezkûr dükkânları ile mahdûd Âbid Çelebi vakfından olan bir çifte hamamın gailesi dahi dergâh-i şerif-i müşarünileyhte dokuz nefer cüz-hân vazifesi ifâ olunduktan sonra bakisi evlâd-ı zükûr-i Çelebiyâna meşrûtdur te’âmül-i kadimi dahi bu merkezde cereyan etmektedir biz bu hususa bu vech üzre şahidiz şehâdet dahi ederiz deyü her biri kezâlik mahallinde ta’yin-i hudûd ederek edâ-i şehâdet-i şer’iyye etmeleriyle şühûd-i mumaileyhim Âdil Çelebi Efendi ibni Yakup Çelebi ve sertarik diğer Âdil Çelebi Efendi ibni Hacı Arif Efendi ve türbedâr Osman Vehbi Efendi ve tüccardan Seyyid Dede Efendi ile ber-vech-i meşrûh mezâri’-i mevkûfe-i Celâliye hâsılatı hakkında şehâdet eden Hacı İzzet Çelebi Efendi ibni Cemaleddin ve Hacı Sabriddin Efendi ibni Hacı Mustafa’dan evvelâ mensûb oldukları ser-tabbâh-ı dergûh-ı Hazreti Mevlûnû Mehmet Salahaddin Efendi ibni Ziya Efendi ve mesnevi-hân Hüseyin Sıdkı Efendi ibni Abdullah ve Turakfakıh mahallesinden Nuh Mehmet Efendi ibni Ömer ve Ahmet Usta bin Hasan ve İbrahim bin Mustafa ve Pirpaşa mahallesinden Katırcı-zâde Mustafa Efendi ibni Osman ve Mehmet Efendi bin Hacı Kadir ve Niyazi bin Emin’den bâ-varaka-i mesture sinen ve ba’dehu tarafeyn muvacehesinde Ömer Efendi ibni Abdülahad ve Hacı Osman ibni Mehmet ve Mustafa Efendi bin diğer Mehmet’den alenen lede’t-tezkiye âdil ve makbûlü’ş-şehâde idükleri iş’âr ve ihbar olunup ol veçhile şehâdetleri hayy-i
49

kabulde olmağın mucibince bi-uech-i şer’î mu’ârazadan ba’de’1-men musakkafât-ı mezkûreden türbe ayarındaki bir bâb hân gailesinin ba’de’r-rakabe dergâh-ı müşârünileyhde beher sene kırâ’et olunan mevlid ve mi’rac-i şerîf-i Nebevi mühimmatına ve bakî bi’1-cümle musakkafât-ı mezkûre gallâtının dahi dergâh-ı müşarünileyhte îkâd olunan kanâdîl ve şem’adan rugan ve mum bahâlarına ber mûcib-i te’dmül-i kadîm sarf olunması ve mezkûr çifte hamam gailesinden ba’de’r-rakabe dokuz nefer cüz-hânın vazîfe-i mu’ayyeneleri [‘tâ olunduktan sonra fazlasıyle vekîl-i mumaileyh Mehmet Subhi Efendinin ikrâr-ı mucibince mezkûr Kayıhüyük ve Başarakavak karyelerindeki mezöri’-i mevkûfe hâsılatının ba’de’l-masârıf ancak eulâd-ı zükûr-ı Çelebiyân beynlerinde taksim ve hisselerinin yed/erine teslim edilmesi ve mârrü’l-beyân Aksaray ve Akşehir kazalarındaki vâki’ mezâri’-i mevkûfe-i Celâliye hâsılatı temâmmın ve mâ’adâ bi’i-cümle mezâri’-i mevkûfe-i Celâliye hâsılatı humsünün dergâhı müşarünileyhte hâlen post-nişîn-i irşâd olan müvekkil-i müşarünileyh Abdülvahid Çelebi Efendi hazretleri taraflarından te’âmül-i kadîm veçhile ahz ü kabz ve tasarruf olunması ve bakî bi’1-cümle mezâri-i mevkûfe-i Celâliye hâsılatının dahi ber-mûceb-i te’âmül-i kadîm mumâliyhim Salahaddin ve Tevfik ve Kudret Efendiler ile sâ’ir hissedar evlâd-ı Çelebiyân beynlerinde li’z-zekeri mislü hâzzı’l-ünseyeyn kâ’idesine tevfikan taksim ve hisselerinin yedlerine teslim kılınması iktizâ eylediği ba’det-tefhîm Konya Mahkeme-! Şer’iyy esin den i’lâm olundu. Fi’l-yevmi’l-hâmisi ve’l-işrln min şehri Zi’l-ka’deti’ş-şerlfe sene işrîn ve selâse mie ve elf.
Belge No: 9
“Ve bu sahîfe-i şer’iyyetü’l-fahavl tahririne bâ’is ve bâdl olan plşvâ-yı erbâb-ı tarikat ve reh-nümâ-yı ashâb-ı hakikat zuhrü’s-sâllhln, mürşidü’s-sâlikîn, kudvetü ashâbi’l-esrâri ve’t-temkln sâlik-i mesâliki’l-yakîn, zâ’ir-i beytu’llâhi’l-harâm es-sâl beyne’r-rükni ve’l-makâm mefharu’s-sâdât menba’u’l-İzzi ve’s-sa’âdât iftihâru âl-i Tâhâ ve Yâsîn, ihtiyâru evlâdı Seyyidi’l-mürselîn el-muhtassu bi-mezîdi inâyeti’l-Me-liki’l-Muln hâlen seccâde-pîrâ-yı meşîhat-i Mevlevi olan eş-Şeyh es-Seyyid El-Hâc Mehmed Arif Efendi ibni el-merhûm es-Seyyid Abdurrahman Efendi etâ’le’llâhu te’âlâ bekâhu ve radiye anhu bi-fadlihi ve erdâhu. Âmme-i tasarrufâtı câ’ize ve kâffe-i teferru’âtı nafize olduğu hâlde meclis-i şer’-i şerîf-i şâmihu’l-imâd ve mahfel-i dln-i münîf-i râsihü’l-evtâddan vakf-ı âti’l-beyâna li-ecli’t-tescll mütevelli nasb eylediği zuhrü’l-emâsili ve’l-akrân Ahmed Ağa ibni Abdullah mahzarında ikrâr-ı sahihi şer’î ve i’tirâf-ı sarîh-i meri idüp el-ân silk-i milk-i sahihimde münselik olan emlâkimden üç cild Mushaf-ı şerifi ve mahmiye-i Konya sâneha’llahü tealâ ani’l-beliyyeti hısnı ebvâbmdan Atpazarı kapusu dâhilinde Alaca han kur-bünde vâki’ kıbleten mezkûr Alacahan ve sarkan ve garben ve şimâlen tarîk-i âm ile mahdûd fevkani ve tahtânî yüz bâb oda ve bir ahur ve bir kenlf ve dâhiliye dört bâb dükkân ve hâriciye yirmi beş bâb dükkân ve bir avluyu müştemil bir bâb hanı hasbeten li’llâhi’l-Meliki’s-Samed vakf-ı sahîh-1 mü’ebbed ve habs-i sarlh-i muhalled ile vakf ve habs idüb şöyle şart eyledim ki, han-ı mezkûr yed-i mütevelli ile talibine İcar olunup hasıl olan îcârât rakabeye muhtaç oldukta evvelen rakabesine sarf olunup ba’de’r-rakabe bakî kalan îcârâtdan yevmi bir buçuk cedld akçe vazife ile makbulü bârgâhı kayyûml ceddim Hazreti Mevlânâ Celâleddln-i Rûmî türbe-i şerifinde vaz’ ve vakfeylediğim mârrü’z-zikr üç cild Mushaf-ı şerifin birinde zikrolunan türbe-i şerlfeden kâri’-i Mesnevi olan Derviş Mehmed Efendi yevmi birer hizb tilâvet ve senede üç hatm-i şerif idüb sevabını şefî-î rûz-i ceza olan serdâr-ı enbiyâ resûl-i kibriyâ Hazreti Muhammed Mustafa Sallallahü te’âlâ aleyhi ve sellem hazretlerinin rûh-ı pür-fütûhlarına ve sâ’ir mü’minln ve mü’minât ruhlarına ihdâ eyleye ve zikrolunan bir cild Mushaf-ı şerif de yine türbe-i mezkûrede Aşçıbaşı olan Derviş Cafer yevmi birer hizb tilâvet ve senede üç hatm-i şerif idüb serabını kutbü’l-ârifln zuhrü’l-vâsılln ceddim Hazreti Mevlânâ Celâleddln kuddise sırruhu rûh-ı şeriflerine ve sâ’ir ervâh-i müslimîn ve müslimâta ihdâ idüb hân-ı mezkûr îcârâtmdan yevmi birer buçuk cedld akçe vazifeye mutasarrıf ola ve yine zikrolunan bir cild Mushaf-ı şerîfden türbe-i mezkûrede türbedâr olan Derviş yevmi birer hizb tilâvet ve senede üç hatim idüb sevabını bu fakîr-i hakirin ruhuna ve sâ’ir ervâh-ı mü’minln ve mü’minâta ihdâ idüb îcârât-ı mezkûreden yevmi birer buçuk cedld akçe vazifeye mutasarrıf ola ve yine zikrolunan bir cild Mushaf-i şerîfden türbe-i mezkûrede sakin dervişânın ser-tarlkleri olan diğer Derviş Mehmed yevmi birer hizb tilâvet ve senede, üç hatim idüb sevabını zevcem merhume Şerife Safiye Hatun’un ruhuna ve sâ’ir ervâh-ı müslimîn ve müslimâta ihdâ idüb îcârât-ı mezkûreden yevmi birer buçuk cedld akçe vazifeye mutasarrıf ola ve zikrolunan üç cild Mushaf-ı şerifin mahsûs birinden dahî türbe-i mezkûrede bevvâb olan Derviş Ahmed yevmi birer hizb tilâvet ve senede üç hatim idüb sevabını merhum vâlidim es-Seyyid Abdurrahman Efendi ruhuna ve sâ’ir ervâh-ı mü’minln ve mü’minâta ihdâ idüb îcârât-ı mezkûreden yevmi birer buçuk cedld akçe vazifeye mutasarrıf ola ve mârrü’z-zikr üç cild Mushaf-ı şerifin mahsûs birinden daha türbe-i mezkûrede bevvâb-ı sânî olan Derviş Ali yevmi birer hizb tilâvet ve senede üç hatm-i şerif idüb sevabını validem merhume Râbia Hatun ruhuna ve sâ’ir ervâh-ı mü’minln ve mü’minâta ihdâ idüb îcârât-ı mezkûreden yevmi birer buçuk cedld akçe vazifeye mutasarrıf ola ve zikrolunan cüz-hânlık cihetleri hayatta olduklarınca merkumun Derviş Mehmed Efendi ve Derviş Cafer ve Derviş Mehmed ve diğer Derviş Mehmed ve Derviş Ahmed ve Derviş Ali’ye meşruta ola ba’de vefâtihim türbe-i mezkûrede her kim kâri-i Mesnevi ve aşçıbaşı ve ser-tarîk ve türbedâr ve bevvâb-ı evvel ve sânl olur ise zikrolunan cüz-hânlık cihetleri, merkumunun her birine
50

meşruta olduğu gibi anlara dahi meşruta olub vazîfe-i mersûmeleriyle mutasarrıf olalar ve han-ı merkûme îcârâtmdan türbe-i mezkûrede vâki’ on sekiz bûb hücurâtda leyi ü nehâr sûkin olan Mevlevi fukarasına mum akçesi olmak üzre beher hücre başına yevmi birer buçuk cedîd akçe mum akçesi viri-le. Sûkin olmayanların mum akçesi vech-i âti üzre evlâd beyninde taksim oluna. Bunlardan sonra hân-ı mezkûr İcûrâtmdan bakî kalan îcârûta hayatta oldukça ben kendim mutasarrıf olub ba’del-vefât vezû’if-i mezkûreden ve mum akçesinden sonra bakî kalan îcârât evlâdıma ve evlâd-ı evlâdıma ve evlâd-ı evlâd-ı evlâdıma meşruta olub beynlerinde li’z-zekeri misli hâzzi’l-ünseyeyn taksim eyleyeler. Evlâd-ı zükûr olmaz ise, evlâdı inâsım ve evlâd-ı evlâd-ı inûsım ve evlâd-ı evlâd-ı evlâd-ı inâsım ales-se-viye taksim eyleyeler. îyâzen billahi te’âlâ evlâd bi’1-külliye münkariz olur ise îcârât-ı mezkûre ba’de’t-tevliye cihât-ı merkûmeye verildikten sonra bûkî kalan îcûrût hücurât-ı mezkûrede sakin Mevlevi fukarasına meşruta olub beynlerinde ale’s-seviye taksim oluna ve vakf-ı mezbûra hayatta oldukça bi-nefsihi kendim mütevelli olub âmme-i umûr-ı evkaf yedimde ola. Ol demki nefs-i mutma’innem gûşu “irciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyye” nidası yetişüb icâbeten li-hâzihi’d- dâ’veti’l -a’zîme tûtî-ı cân-ı azizim bu kafesi âb u gilden halâs bulub tqyerân-ı güiisfan-ı âiemi fcuds ve seyrân-ı gülgeşt-i fezâ-yı üns eyleye .Vakfı mezkûruma aslah-ı evlâd-ı zükürum ve aslah-ı evlâd-ıevlâd-ı evlâd-ı zükûrum el-asla-hu fe’1-aslah hasbî mütevelli ola ve badel’ inkıraz ne’ûzübillâhi te’âla min zâlik aslah-ı evlâd-ı inâsım ve aslah-ı evlâd-ı evlâd-ı evlâd-ı inâsım el-aslahu fe’l-aslah hasbî mütevelli ola bade’l-inkirâz iyâzen billahi te’âlâ türbe-i mezkûrede her kim şeyh ve seccâde-nişîn olur ise vakf-ı mezbûra hasbî mütevelli olub ba’de’t-tevliye îcârât-ı mezkûre cihât-ı merkûmeye verildikden sonra bakî kalan îcârât hücurât-ı mezkûrede sûkin fukarû-yı Mevlevîye beynlerinde ale’s-seviye taksim eyleyeler deyü ta’yîn-i şurût ve te”kîd-i kuyûd eylemiştir. Tahriren fi’s-sânî aşara min şehri Rebi’i’l-evvel sene 1144.
Be-imzâ-i es-SeyyidYahya İbni Muhammed el-Hüseynî Efendi eVmüvellâ Hilâfe bi-medîneti Konya.
Belge No: 10
T.C
Hulâsa
Konyada Şeyh Mehmed Arif vakfının zaptı h .
VAKIFLAR
Umum Müdürlüğü İdare Meclisi
Sayı: 687
Karar No: 615
Konya’da Şeyh Mehmed Arif vakfının, hayratı tekkeden ve tekke muhassasatmdan ibaret olup başkaca hayrî bir hizmeti olmadığı bağlı yazılardan ve vakfiyesi örneğinden anlaşıldığından bahsile, hayratı tekkeden ibaret olan ve tekkelerin sededilmesi dolayisile fiilî ve hayrî hizmeti kalmamış olan bu vakfın Vakıflar Kanununun 1 inci maddesinin Ç fıkrası uyarınca mazbut vakıflar arasına alınması hakkında Muamelat M.T. Müdürlüğünün tevdi olunan 18.6.938 günlü ve 687 evrak sayılı yazısı ile ilişikleri okundu.
Adı geçen Şeyh Mehmed Arif vakfının vakfiye ile tesbitedilen durumuna göre kanunen hayrî bir hizmeti kalmadığı anlaşılmakla 930 senesi bütçe kanununun 6 inci maddesi uyarınca tevliyeti merfu olup o tarihten beri tevcihe imkan olmamakla mazbutan idaresi lazım gelmekle beraber, 2762 N. Iı Vakıflar Kanununun 1 inci maddesinin Ç fıkrası da bu gibi vakıfların mazbutan idaresini amir olduğundan, bu fıkra uyarınca mazbut vakıflar arasına alınarak Umum Müdürlükçe idaresine ve şartlarının yerine getirilmesine imkan kalmadığına göre, alâkalıların hakkı mahfuz kalmak kaydile, gelirinin kudretsiz mazbut vakıflara tahsisine 22/6,^938 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İdare Meclisi Üye Üye Üye Üye
Başkanı Umum Müdür İmza İmza F.Turhan
İmza İmza İzinli
Muamelatı 24-6-938 26 Haziran 1938
51

Belge No: 11
“Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî kuddise sırruhu’1-ûlî Hazretlerinin evkâf-ı şerîfelerine merbut kura agnûmı rüsumatı hakkında mine’l-kadîm mer’iyyü’l-icrâ olan mu’âmele-i istisnâiyyehin kemâ kân ifâsı hususuna dâ’ir reşûdetlü Çelebi Efendi Hazretleriyle sd’ir Çelebiyân ve Dervişân taraflarından vuku’ bulan istid’û üzerine Meclis-i Muhasebe ve Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliyyeden kaleme alınan mazbatalar encümen-i mahsûs-ı meşverette lede’l-kırâ’e evkâf-ı mezkûre kurası agnûmı vakt-i ta’dâdda başka mahallerde agnâm-ı sû’ire ile muhtelit bulunduğundan tefrîk-i agnûmdan dolayı mültezimler ile me’mûrîn beyninde münâza’a ve münâkaşa vuku’ bulmaması içün zikr olunan agnâm rüsumatı mukabilinde cûnib-i evkâf-ı müşârun ileyhe senevi elli bin kuruş tahsisi kararlaştırılmış ise de bu suret altı yüz seneden berü tağyir olunmamış olan mu’âmele-i istisnûiyyeyi bozacağından ve şayet ilerüde kurû-i mezkûr a’şdnna dahi sirayet edecek olur ise evkâf-ı müşârun ileyhe halel tatarrukunu mûcib olacağından bahs olunup ancak gerek kura-i sabık ve gerek bu kene meclis-i Vâlânın mutâla’ası veçhile agnâm-ı mezkûre rüsumunun bedele rabtı Hazîneye celbi menfa’at içün olmayup mücerred hîn-i ta’dûdda müşkilât zuhurunun men’i maksadına mebnî idügünden hâlen ve istikbâlen istihsâl ve tefrîk-i rüsûmâtda bir güne müşkilât kalmamak ve vakfı müşarûn ileyhin hukuku kamilen İfâ ve muhafaza olmak üzere agnâm rüsumunun şimdilik hâsılût-ı seneviyyesi olmak lâzım gelen doksan bin kuruşa on bin kuruş daha zamm ile Hazîne-i Celileden sene-be-sene vakf-ı müşârun ileyhe tekâsît mertebesinde yüz bin kuruş bedel verilüp rüsûm-ı merkum taraf-ı vakıfdan iltizâm ve eyâletin umûm agnâmiyle birlikte talibine iltizâm olunmak ve bu suret vakfın sû’ir varidatına sirayet etmeyüp yalnız bu maddeye mahsûs ve münhasır olmak ve ber-vech-i muharrer ilerüde bi’l-farz rüsumatın mikdârına zamm olunacak olur ise, bundan dolayı vakıf dahi şimdiki verilen bedelinin zammı taleb edememek şartıyla İcâbına bakılması tezekkür olunmuş ve karûr-ı meşrûh bu husûsda vâsıta-i muhabere olan Yenikapı Mevlevî-hânesi Şeyhi reşûdetlü Osman Efendi tarafından dahi eser-i hüsn-i kabûl-i müşahede kılınmış ve bi’l-istîzân irâde-i seniyye-i cenâb-ı pâdişûhîden ol merkezde müte’allik ve şeref- südûr buyrularak keyfiyet Mâliye Nezûret-i Celîlesine de bildirilmiş olmağla ber-mûceb-i irâde-i seniyye icâbının icrasına himmet ile bin ikiyüz yetmiş dokuz senesi Muharremü’l-harâmının on sekizinci günü ve yetmiş sekiz senesi Temmuzunun üçüncü günü tarihlerinde Evkâf-ı Hümâyûn nâzın atûfetlü Bey Efendi Hazretlerine hitaben beyaz üzerine sâdır olan fermûn-ı âlî mucibince keyfiyeti varidat muhasebesinden lede’s-su’âl Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî kuddise sırrıhu’l-âlî hazretlerinin Evkâf-ı şerifelerine merbut kuru agnâmı rüsumatı hakkında mine’l-kadîm mer’iyyü’l-icrâ olan mu’âmele-i istisnâiyyenin kemâ kân ifâsı hususuna dâ’ir reşâdetlü Çelebi Efendi Hazretleriyle sâ’ir Çelebiyân ve Dervîşân taraflarından vuku’ bulan istid’â üzerine Meclis-i Muhasebe ve Meclis-i Vâlâ-(yı) Ahkâm-ı Adliyyeden kaleme alman mazbatalar encümen-i mahsûs-ı meşveretde lede’l-kırâ’e evkâf-ı mezkûre kurası agnâmı oakt-i ta’dâdda başka mahallerde agnâm-ı sâ’ire ile muhtalit bulunacağından tefrîk-i ağnamdan dolayı müstelzimler ile me’mûrîn beyninde münâza’a ve münâkaşa vuku’ bulmaması içün zikr olunan agnâm rüsumatı mukabilinde cânib-i evkâf-ı müşârun ileyhe senevi elli bin kuruş tahsisi kararlaştırılmış ise de bu suret altı yüz seneden berü tağyir olunmamış olan mu’âmele-i istisnâiyyeyi bozacağından ve şayet ilerüde kurâ-i mezkûre a’şârma dahi sirayet edecek olur ise evkâf-ı müşârun ileyhe halel tatarrukunu mûcib olacağından bahs olunup ancak gerek karâr-ı mezbûr ve gerek bu kerre Meclis-i Vâlâ’nm mütûla’ası veçhile agnûm-ı mezkûre rüsumunun bedele rabtı Hazîneye celbi menfa’at içün olmayup mücerred hîn-i ta’dâdda müşkilât zuhurunun men’i maksadına mebnî idüğinden hâlen ve istikbâlen istihsâl ve tefrîk-i rüsûmâtda bir güne müşkilât kalmamak ve vakf-ı müşârun ileyhin hukuku kamilen ifâ ve muhafaza olunmak üzere agnâm-ı mezkûre rüsumunun şimdilik hâsılât-ı seneuiyyesi olmak lâzım gelen doksan bin kuruşa on bin kuruş dahi zamm ile Hazîne-i Celileden sene-be sene vakf-ı müşârun ileyhe tekâsît mertebesinde yüz bin kuruş bedel verilüp rüsûm-ı merkum tarafı vakfdan iltizâm ve eyâletin umûm agnâmiyle birlikte talibine iltizâm olunmak ve bu suret vakfın sâ’ir varidatına sirayet etmeyüp yalnız bu maddeye mahsûs ve münhasır olmak ve ber-vech-i muharrer ilerüde bi’l-farz rüsumatın mikdârına zamm olunacak olur ise bundan vakf dahi şimdiki verilen bedelinin zammını talep etmemek şartıyla icâbına bakılması tezekkür olunmuş ve karâr-ı meşrûh bu husûsda vâsıta-i muhabere olan Yenikapı Mevlevî-hânesi Şeyhi reşûdetlü Osman Efendi tarafından dahi eseri hüsn-i kabûl-i müşâhade kılınmış ve bi’l-istîzân irâde-i seniyye-i cenâb-ı pâdişâhî dahi ol merkezde müte’allik ve şeref-südûr buyurularak keyfiyet Evkâf-ı Hümâyûn Nezâret-i celîlesine de bildirilmiş olmağla ber-mûceb-i irâde-i seniyye icâbının icrasına himmet olunmak babında sâdır olan fermân-ı âlî mucibince tesviye-i iktizâsı Varidat Muhasebesinden lede’s-su’âl Konya Sancağında kâ’in Evkâf-ı Celâliyeye merbut kurada mevcud olup vakf-ı mezkûr canibinden idare olunmakta olan ağnamdan her nerede bulunur ise bulunsun maktû’an ihalesinde mültezimi tarafından ve emaneten idaresinde Hazîne-i Celile içün cânib-i hükûmetden nizâmına tevfikan resm ahz ve istihsâl olunarak mukâbeleten vakf-ı şerifi mezkûrun teshili umûruyla beraber nizâm-ı mevzû’u dahi ihlâl edilmiş olmamak üzere bu husus içün vakf-ı şerîf-i mezkûre senevi elli bin kuruş bedel-i maktu’ tahsil ve i’tâsma mukaddema Meclis-i Muhasebe ve Meclis-i Vâlâ kararıyla bi’l-istîzân irâde-i seniyye müte’allik buyrularak agnûm-ı mezbûre rüsumunun yetmiş sekiz senesinden i’tibâren ber-mûceb-i irâde-i seniyye icrâ-yt müzâyedesiyle takarrür edecek bedelinin gönderilecek müzayede defterine idhâli siyakında Konya Valisi Devletlü Paşa Hazret-
52

terine mukaddema tahrîrat-ı nezâret-penâhî tastır ve tesyîr olunmakdan nâşî Livâ-i mezkûr kazaları agnâm ve keçi rüsumunun yetmiş sekiz senesine mahsuben sûret-i müzayedesini şer’ile mukaddema tevûrüd iden mazbatada vakf-ı mezkûr agnâmı elli bin kuruş bedel ile dâhil olup ancak vakf-ı mezkûr agnâmı hakkında mu’ahharen vuku’ bulan istid’â üzerine İcâbı Meclis-i Âliyyeden ol vakt tezekkür olunmakda olduğundan sûret-i karârı ma’lûm olamamak ve top zamdan hissesiyle bedelinin bi-hakkin tefriki dahi mümkün olamamak mülûbesesiyle Livâ-i mezkûr agnâm rüsumunun bi’z-zarûre ihalesi henüz yürüdülememiş olduğu halde bu kerre şeref-südûr buyrulan bir kıt’a buyruldı-ı âlî ahkâm-ı münîfesine tevfikan rüsûm-ı merkûmenin ihalesi der-dest-i arz ve istizan buyurmuş olmasıyla müte’al-lik buyrulan irâde-i seniyye mucibince vakf-ı mezbûr agnâmı bedeli olmak üzere sene-be-sene ber-vech-i maktu’ i’tâsı tertîb buyrulan yüz bin kuruşun mukarrer olarak takâsît-i mahsûsasında cânib-i vakf-ı celîl-i müşârun ileyhe sene-be-sene Konya Mal Sandığından bâ-sened-i makbuz i’tâsıyla hazînece îrâd ve masrafı icra olmak üzre senedi mezkûrun cedvellere idhâlen cânib-i Hazîneye tisyârı siyakında cânib-i Nezâret-i celileden Konya Valisi Devletlü Paşa ve beyân-ı hâli müş’ir Çelebi-i Müşârun ileyh hazerûtma tahrîrât tastir olunduktan sonra keyfiyet ma’lûm olmakçün Masârıfat Muhasebesine iim ü haberlerinin tahrîr ve i’tâsıyla tesviyesi der-kenâr olunarak mucibince Um ü haber yazılmak fermân-ı sömî buyrulmağın mantûkunca kaydolunup ber-minvâl-i muharrer fî 15 Safer sene 79 tarihinde Masârıfat Muhasebesine ı/m ü haber verildiği der-kenâr olundukda iktizâsı Evkaf Varidatından lede’s-su’â! beyaz üzerine sâdır olan fermân-ı âlî ve der-kenâr me’âli bi-ibâretihi Evkaf Muhasebesine kayıt ile keyfiyet ma’lûm olmak içün Evkaf Varidat ve Rûznâmçe Defterlerine ve keyfiyet mahalline bâ-tahrîrât-ı nezâret-penâhî bildirilmesiyçün Mektûbî Evkaf izzeilü Beyefendi ceridesine ber-tafsîi Um u haberlerinin tastır ve i’tâsı babında derkâr olundukda Um u haberleri yazıla deyü ferman buyrulmağın vech-i meşrûh üzere muhâsebe-i merkumeye kayd ile diğer Um u haberleri verilmekle keyfiyet ma’lûm olmak içün Evkaf Varidat Defterlerine dahi iş bu Um u haber verildi. Fî 12 Receb sene 1279, fî 24 Eylül sene 1278”.
Belge No: 12
“Şûrâ-yı Evkafın 15 Haziran sene 331 tarihli ve yüz kırk bir numrolu karârı suretidir.
Muhasebat Müdîriyyet-i Umûmiyesinden takdîm olunup havale buyrulan iş bu müzekkere mütâla’a ve tedkîk olundu.
Tarîkat-ı Mevlânâ’dan olan tekâyâ ve zevâya kemâ fî’l-evvel Âsitâne-i Mevlânâ’da Seccâde-nişîn-i meşîhat olanların arzı meşîhat-ndmesiy/e zabt ve tasarruf olunmuş 14 Muharrem 1200 tarihli fermân-ı âlînin cümle-i ahkâmından bulunduğu gibi 18 Cemâziye’l-âhir-1328 tarihiyle post-nişîn-i hâzır Veled Çelebi Efendi Hazretlerine verilmiş olan berât-ı âlîde de bi’1-cümle tarîk-i hazret-i müşârun ileyhde olan tekâyâ ve zevâyânın mine’l-kadîm âsitâne-i müşârun ileyhde seccâde-nişîn-i meşîhat bulunanların icûzet-nâmeleriyle zabt ve tasarruf olunması bâ-hatt-ı hümâyûn musaddak şürûtu muktezâsmdan bulunduğu kayda atfen dereye tasrîh edilmiş olmasıyla bi’l-umûm Mevlevî tekâyâ ve zevâyâsı meşâyi-hinin azl ve nasbi emrinde Âsitâne-i Mevlânâ post-nişînlerinin kabûl-i salâhiyeti muvafık ve muktazî ol-mağla beraber ba’de mâ meşâyih ve cihât-ı Mevleviyye tevcîhâtmm kuyûd ve mazbuta altında te’mîn-i cereyanı içün Âsitâne-i Mevlânâ post-nişînleri tarafından vukû’a getirilecek azl ve nasb mu’âmelâtının sûret-i vukû’unu îcöbeden esbdb-ı şer’iyye ve müstenidât-ı mâddiyedden Nezâret-i Celîlelerinin haberdâr edilmesinin usûl ittihâzı mukaddema Şûrdca münâsib mütâla’a olunarak keyfiyet taraf-ı âlî-i nezâret-penâhîlerinden makâm-ı âlî-i meşıhat-penâhîye arz ve iş’âr olunduğu anlaşılmış ve Âsitâne-i Mevlânâ post-nişînlerinin fermân-ı âlî ve te’âmül-i câriye müstenid bulunan sâlifü’z-zikr azl ve nasb salâhiyetlerinin kabulü tabî’i görülmekde bulunmuş olmağla ol bâbda emr ü ferman hazret-i men le-hu’l-emrindir.
Mucibince 6 Mart Sene 332
Tensîb-i âlî-i Nezâret-penâhîye iktiran iden Şûrâ-yı Evkafın sûret-i bâlâda muharrer karârı vechı le idarece mu’âmele-i kaydiyye îfâ kılındığını mübeyyin evrâk-ı esâsiyesiyle birlikde olarak Muhaseben Müdîriyyet-i Umûmiyyesine Um u haberi i’tâ kılmmışdır. Fi 18 Cemâziye’l-evvel sene 334. fî 10 Mart sene 332.”
Belge No: 13
“Memâlik-i mahrûsa-i Şâhâne’de kâ’in tarîkat-ı aliyye-i Mevleviyye’ye merbut tekâyâ ve zevâyânın meşîhat ve tevliyetlerine nizâm-ı kadîme mugayir müdâhale edenlerin kuyudatı terkîn ve fî-mü ba’d ashâb-ı hayrat şartlarıyla Konya’da Mevlânâ Hazretlerinin Âsitâne-i aliyyelerinde seccâde-nişin olanların arz ve meşîhat-nâmeleriyle zabt ve tasarruf olunması hakkında bundan akdem bâ-hatt-ı Hümâyûn Haremeyni’ş-şerîfeyn ve Anadolu Muhasebeleri kalemlerinden ıstâr olunan ferûmîn-i â/iyenin tecdidini hâvî sâdır olup bâlâsı hatt-ı Hümâyûn ile müvaşşah 14 Muharrem sene 1200 tarihli diğer fermân-ı âlî Konya Evkaf Müdîriyyeti sicillâtında aynen mukayyeddir.”
53

Belge No:14/a
14/a) “Şûrâ-yı Devlet Mülkiye ve Ma’ârif Dâ’iresinin 170 numrolu mazbatasının suretidir.
Mevlevi Dergâhlarında inhilâl iden meşihat cihetlerine û’id berâtların sûret-i tastır ve i’tâsı hakkında bir karâr ittihâzı lüzumuna dâ’ir Meclis-i Meşâyihce tanzim edilen müzekkirenin takdimini muta-zammın makâm-ı ce/îl-i meşîhatin Şûrâ-yı Devlete havale buyrulan 8 Şubat sene 335 tarihli ve altı adedli tezkiresiyle melfûfu ve bu husus hakkında Evkâf-ı Hümâyûn nezâretinden vârid olan 12 Şubat sene 335 tarihli ve yedi husûsî numrolu tezkire ve celb olunan 14 Muharrem sene 1200 tarihli ferman ve 18 Cemaziye’l-âhir sene 328 tarihli berât-ı âlîler sûret-i musaddakaları ve bu bâbda ba’zı müs-ted’ayâtı hâvî Dergâh-ı Hazret-i Mevlânâ post-nişîni Veled Çelebi Efendi tarafından bi’t-takdîm havale buyrulan istid’â-nâme birleştirilerek Mülkiye ve Ma’ârif Dâ’iresinde kırâ’et olundu.
Meclis-i Meşâyihin sâlifü’l-beyân müzekkiresinde Meclis-i Meşâyih nizâm-nâmesinin ikinci maddesi mucibince bi’1-cümle tekâyâ ve zevâyânın Meclis-i Meşâyihe merbut olduğu ve Tevcîh-i Cihât nizâm-nâmesinin dördüncü maddesi mucibince meşihat cihetinin bâ-irâde-i âlî tasarruf olunan cihetlerden bulunduğu ve keza Meclis-i Meşâyih nizâm-nâmesinin on ikinci maddesi mucibince Meclis-i Meşâyihin tasdikine iktiran iden cihetlerin mazbataları makâm-ı meşîhatin işareti üzerine kayıdları tesviye edilmek ve berât ve vesîkaları ashabına verilmek üzere Evkaf Nezâretine gönderilmesi lüzumu musarrah olduğu cihetle işbu ahkâm-ı nizamiyenin tarîkat-ı aliyye-i Mevleviyye’ye âid tekâyâ ve zevâyâya dahi şümulünün iştibâh ve tereddüdden izâle olmasına binâ’en Mevlevi dergâhlarına â’id meşîhat cihetleri inhilâl eyledikçe mevâdd-ı mezkûre nizâm-ı ahkâmına tevfikan mu’âmele-i lâzıme îfâ edilmekde ise de makâm-ı meşîhatin işareti üzerine Evkaf Nezâretine gönderilen musaddak meşîhat mazbataları hakkında Evâmir Kalemi idaresince berâtın tastîr ve i’tâsı hususunda tereddüd edilerek Şûrâ-yı Evkafa sevk olunmakda ve Şûrâ-yı Evkafça dahi Mevlevî Dergâhları meşîhat cihetlerinin Çelebi Efendilerin icâzet-nâmeleriyle tasarrufuna dâir şerefsâdır olan 12 Muharrem sene 1200 tarihli fermân-ı âlî ahkâmına ve Meclis-i Meşâyih nizâm-nâmesinin vaz’ından evvel cereyan eden te’âmüle nazaran tereddüd edilmekde olduğu alâkadârânın mürâca’atı üzerine anlaşılmış ve gerek Tevcîh-i Cihât gerek Meclis-i Meşâyih nizâm-nâmelerinde Mevlevî Dergâhlarının istisnalarına dâ’ir bir kayıd ve işaret bulunmamış olduğundan ba’de mâ iştibâh ve terüddüde mahaîl kalmamak üzere te’âmül-i sabık ile ahkâm-ı ahîre-i nizâmiyyeye nazaran Şûrâ-yı Devletçe bir karâr ittihâzı lüzumu beyân ve Evkâf-ı Hümâyûn Nezâretinin marru’z-zikr 12 Şubat sene 335 tarihli tezkiresinde Karahisâr-ı Sahip Mevlevi Dergâh-ı şerifinin müteveffa Şeyh Ali Celâleddin Efendi uhdesinde inhilâl iden meşîhat cihetinin bi’l-imtihan isbât-ı ehliyyet iden kebîr oğlu Ahmed Râşid Çelebi Efendi’ye tevcîhi hakkında ol bâbdaki vakfiye sureti ve evrâk-ı sâ’irenin leffiyle mahallî encümen meşâyihinden tanzîm ve tesyîr kılman mazbata Meclis-i Meşâyihce tasdik olunarak tasvîb-i âlî-i meşîhat-penâhiye de iktiran eylemiş ve fakat Karahisâr-ı Sâhib’de Hazret-i Dîvânî Mehmed Efendi’nin vakfının yalnız tevliyeti müteveffâ-yı mumaileyh Çelebi Celâleddin Efendi uhdesine tevcih olunduğu anlaşılup meşîhatine dâ’ir sarâhat-ı kaydiyye ve vak-fiyye olmadığı gibi mine’l-kadîm berât-ı âlî ile tevcîhi de mesbûk olmayup Çelebi Efendilerin icâzet-nâmeleriyle tasarrufu müte’âmel bulunduğu ânifü’l-beyân encümeni meşâyih mazbatası müfâdmdan anlaşılmış olduğu beyâniyle bu ve emsali hakkında mâbihi’t-tatbîk olmak üzere cihet-i mezkûrenin müceddeden tesviye-i kayd ile berât i’tâsı îcâb edüp etmiyeceği Kuyûd-ı Vakfiyye Müdîriyyetinden bâ-müzekkire istîfsâr olunmasına ve tarîkat-ı Mevlânâ’dan olan tekâyâ ve zevâyâ kemâ fi’l-evvel Âsitâne-i Mevlânâ seccâde-nişin-i meşîhat olanların arz ve meşîhat-nâmesiyle zabt ve tasarruf olunması 14 Muharrem sene 1200 tarihli fermân-ı âlînin cümle-i ahkâmından bulunduğu gibi post-nişîn-i hâzır Veled Çelebi Efendi’ye i’tâ buyrulan 18 Cemaziye’l-âhir sene 328 tarihli_berât-ı âlîde de bi’l-cümle tarîkat-ı Hazret-i müşârun ileyhde olan tekâyâ ve zevâyânın mine’l-kadîm Âsitâne-i müşârun ileyhde seccade -nişîn-i meşîhat bulunanların icâzet-nâmeleriyle zabt ve tasarruf olunması bâ-hatt-ı Hümâyûn musaddak bulunduğu kayda atfen dere ve tasrîh edilmiş olmastyla bi’1-umûm Mevlevî tekâyâ ve zevâyâsı meşâyihinin azl ve nasbi emrinde Âsitâne-i Mevlânâ post-nişînterinin kabûl-i salâhiyeti mukaddema Şûrâ-yı Evkafça muvafık ve muktazî görülmekle beraber ba’demâ meşâyih ve cihât-ı Mevleviyye tevcihâtının kuyûd-ı mazbuta altında cereyanı içün Âsitâne-i Mevlânâ post-nişınleri tarafından vukû’a getirilecek azl ve nasb mu’âmelâtının sûret-i vukû’unu îcâb iden esbâb-ı şer’iyye ve müstenidât-ı mâddiyyeden Nezâretin haber-dâr edilmesinin usûl ittihâzı münâsib mütâla’a görülerek keyfiyet taraf-ı âlî-i meşîhate iş’âr kılınmış ve bu kerre mevki’-i tatbîka vaz’ olunan Meclis-i Meşâyih nizâmnâmesinin ikinci maddesiyle bi’l-cümle tekâyâ ve zevâyâ Meclis-i Meşâyihe rabt olunduğu ve dokuzuncu maddesinde de tevliyet müstesna olmak üzere tekâyâ ve zevâyâya â’id bi’l-umûm cihât-ı ilmiyye ve bedeniyye-nin tevcih ve ref’i hakkı kezâlik Meclis-i Meşâyiha muhavvel olduğu musarrah bulunmuş ve şu kadar ki nizâm-nâme-i mezkûrun tarîkat-ı Mevlânâ’da olan tekâyâ ve zevâyâ meşîhatleri hakkında hususiyeti hâ’iz bulunan ve bin ikiyüz tarihinden berü hükmü carî olan fermanla mü’esses te’âmüle karşı derece-i şümulü şâyân-ı te’emmül görülmüş olmasına binâ’en keyfiyetin tagayyüre ta’alluku i’tibâriyle Şûrâ-yı Devletçe lüzûm-ı tedkîkî isbât olunmuş ve Çelebi Efendi’nin sâlifü’z-zikr istid’â-nâmesinde dahi bi’l-cümle Mevlevî-hâne ve meşihatı mine’l-kadîm te’âmülen bâ-fermân-ı âlî post-nişîn-i Çelebiyâna mufav-
54

vaz ve meşâyih-i Mevleviyye’de cânşîn Çelebiyân tarafından mansûb birer vekil olduğu ve bu Çelebiyâna ihsan buyrulan fermanı Hümâyunlarda bu cihetler tasrîh buyrulduğu halde ahiren neşr olunan Mec/is-i Meşâyih nizâmnâmesinin tarîkat-ı aliyye-i Mevleviyyeye de tatbiki cihetine gidilmesi cânşîn Çelebiyânm da Meclis-i mezbûrca ta’yînine ve binâ’en aleyh azl ve nasbi hukûk-ı mukaddese-i hilâfet-penâhîden bulunan bir makâm-ı mu’âllânm tenzîl-i kadr u sânına ve usûl-ı tarikat Ue şart-ı vâkıfın tağyirine bâdî ve Çelebi Efendice ma’lûm ve mücerreb olmayan bir zâtı ehli olmadığı hizmette kullanmak gibi makamın pâymâl-ı hukukuna bâ’is olacağından bi’l-bahs nizâm-nâme-i mezkûrun bu hususa â’id mevâddmın Şûrâ-yı Devletçe tağyîriyle Çelebilik makamının ve Tarikat-ı Mevleviyenin hukûk-ı mer’iyye-i kadimesinin muhafazası dermeyân olunmuşdur.
İktizâsı lede’l-müzâkere 14 Muharrem sene 1200 tarihli fermân-ı âlînin sûret-i musaddakasmda Memâlik-i mahrûsede olan fukarâ-yı Mevleuiyyenin tekâyâ ve zevâyâsı kadîmü’l-eyyâmdan berü Konya’da med/ûn kutbü’l-evliyâ ve zuhrü’l-asfiyâ Mevlânâ kuddise sırruhu’l-a’lâ hazretlerinin Âsitâne-i sa’âdet-âşiyânelerinde seccâde-nişîn-i meşîhat olanların arzı ve meşîhat-nâmeleriyle zabt oluna deyü hatt-ı Humâyûn-ı şevket-makrûn i’tâ buyrulmağla tarîkat-ı aliyye-i Mevleviyyeye mensûb memâlik-i mahrûsetü’1-mesâlik-i hâkânîde olan tekâyâ ve zevâyânm meşîhat ve tevliyetleri ashâb-ı hayrat şartlarıyla azîz-i müşârun ileyhin Âsitânelerinde seccâde-nişîn olanların arzı ve meşîhat-nâmesiyİe zabt oluna deyü hatt-ı Humâyûn-ı şeref-meşhûn keşîde kılındığı gösterilmiş olduğu gibi 18 Cemâziye’1-âhir sene 328 tarihinde ısdar buyrulan berât-ı âlî sûret-ı musaddakasmca dahi bi’1-cümle tarîk-i hazret-i müşârun ileyhde olan tekâyâ ve zevâyânm mine’l-kadîm Âsitâne-i müşârun ileyhde seccâde-nişîn bulunanların icâzet-nâmeleriyle zabt ve tasarruf olunmak bâ-hatt-ı humâyûn-ı musaddak şürûtu mukte-zâsından bulunduğu muharrer bulunmuş olmasına ve bu da usûl ve âdât ve teşkîlâtt i’tibâriyle husûsiyyeti hâ’iz bulunan tarîkat-ı Mevleviyyede kat’an alâkası olmayanların meşîhat alarak tarikatın muhtel ve müşevveş olmasını te’mînden ve feth-i hakânîden berü carî olan ve evlâd-ı cenâb-ı Mevlönâ’ya verilen şeref ve ikramı muhafazaya ma’tûf bulunduğu sâlifü’z-zikr 14 Muharrem sene 1200 tarihli fermân-ı âlî münderecâtından anlaşılmasına ve Yenikapı Mevlevî-hânesi post-nişîni Abdulbâkî Dede Efendi tarafından verilen îzâhâtdan Mevlevî tekke ve zaviyelerinde posf-nişîn bulunan Dede Efendiler müşârun ileyh Çelebi Efendi’nin vekilleri oldukları ve Çelebi Efendi’nin izin-nâmesiyle müşârun ileyhe vekâleten âyin-i tarîkatın icrasına ve mesnevî-hânlığa me’mûr bulundukları dahi Çelebi Efendi’nin mezkûr tekyelere vürûdunda icrâ-yı âyîn ve umûr-ı idareye vaz’-ı yed ederek o esnada tekye post-nişînlerinin vekâletleri muvakkaten sakıt olduğu ve Mevlevî tarîkatindeki tekye ve zaviyeler Jcâ’ide-i teselsüle tâbi’ kütle-i vahide teşkîl eylediği ve elli seneye karîb bir zamandan berü Meclis-i Meşâyihce Mevlevî umuruna müdâhale edilmediği ve Tevcîh-i Cihât nizâm-nâmesinin bu hususa â’id aksamı bunlar hakkında tatbîk olunmadığı münfehim bulunmuş ve tevliyet umuruna gelince bu da post-nişîn kim ta’yîn edilir ise ana intikâl etmekde olduğu bi’t-tedkîk anlaşılmış olmasına ve binâ’en alâ zâlik tarîkat-ı Mevleviyenin asırlardan berü carî olan işbu usûl ve âdât ve te’âmül-i kadîmini ref idecek Meclis-i Meşâyîh nizâm-nâmesinde ahkâm gayr-i mevcûd bulunduğuna binâ’en Tevcîh-i Cihât nizâmnâmesinin neşrinden sonra Mevlevî tekyeleri ve zaviyeleri şeyhi hakkında Şûrâ-yı Evkafça cereyan eden müzâkerât neticesinde ittihâz olunup tezkire-i Nezâretde muhkem bulunan karar dâ’irece de muvâfık-ı maslahat görülmüş olmasına binâ’en Meclis-i Meşâyih nizâm-nâmesinin tarîkat-ı Mevlânâ’da olan tekâyâ ve zevâyâ meşîhatleri hakkında hususiyeti hâ’iz bulunan ve bin ikiyüz tarihinden berü hükmü carî olagelen fermanla mü’esses te’âmüle şümulü olamayacağından tarîkat-ı Mevlânâ’da bulunan tekâyâ ve zevâyâ meşîhat ve tevliyetleri hakkında te’âmül-i kadîmi veçhile mu’âmeleye devam olunması iktizâ edeceğinin makâm-ı celîl-i meşîhat-penâhî ile Evkâf-ı Hümâyûn Nezâretine tebliği ve keyfiyetin bir kere de Hey’et-i Umûmiyyeye havalesi tezekkür kılındı. Ol bâbda emr ü ferman hazret-i men lehul-emrindir. Fî 26 Cemaziye’1-âhir sene 337. Fî 29 Mart sene 335.
Hey’et-i Umûmiyyeden yazılan zeylin suretidir.
Mülkiye ve Ma’ârîf Dâ’iresinin işbu mazbatası Hey’et-i Umûmiyyede kırâ’et olundu.
İcâbı lede’l-müzâkere dâ’ire-i müşârun ileyhâca müttehaz karâr musîb görüldüğünden ana göre îfâ-yı muktezâsının makâm-ı celîl-i meşîhat-penâhî ile Evkâf-ı Hümâyûn Nezâretine teblîgi babında emr ü ferman Hazret-i men lehüTemrindir. Fî 13 Receb sene 337 ve fî 15 Nisan sene 335.
Aslına mutâbıkdır. Mektûbî-i Sadr-ı Âli Rıfat.

14/b) “Bâb-ı Âlî Umûr-ı İdâriyye Müdîriyyetinin 19 Receb sene 337 ve 21 Nisan sene 335 tarîh 342592 umûmî, 62 husûsî numrolu tezkiresi suretidir.
Evkâf-ı Hümâyûn Nezâret-i Aliyyesine.
Mevlevî Dergâhlarında inhilâl iden meşîhat cihetlerine â’id berâtların sûret-i tastîr ve i’tâsı hakkmda bir karâr ittihâzı lüzumuna dâ’ir Meclis-i Meşdyihçe tanzîm edilen müzekkirenin îeffiyle makâm-ı celîl-i meşihatın Şûrâ-yı Devlete havale kılınan tezkiresi ve matvîsi bu husus hakkında makâm-ı Nezâret-i aiiyyelerinden alınan 12 Şubat sene 335 tarihli ve 7 numrolu tezkire ve celb olunan 14 Muharrem sene 1200 tarihli ferman ve 18 Cemâziye’l-dhir sene 328 tarihli berât-ı âliler sûret-i musadda-kaları ol bâbda dergâh-ı Hazret-i Mevlâna post-nişîni Efendi tarafından i’tâ olunup kezâlik havale kılınan istid’d-nâme üzerine cereyan eden tedkîkat netîcesinde sd I i/ü’l-beyân ferman ve berât-ı âlîler ahkâmınca memâlik-i mahrûsede bulunan tekâyâ ve zeuâyd-yı Mevleviyye mine’l-kadîm Kongo’daki Âsitdne-i sa’ddet-âşiydne-i cendb-ı MeuJând kuddise sırruhu’l-a’lâda seccâde-nişîn-i meşîhat olanların meşîhat-nâmeleriyle zabt ve tasarruf olunmak iktizâ idüp bu da usûle ve âdât ve teşkilât i’tibâriyle tarîkat-ı aliyye-i Meuleuiyyenin hd’iz olduğu hususiyeti ve feth-i hakânîden şimdiye kadar carî olan ve evlâd-ı cenâb-ı Mevlânâ’ya verilen şeref ve ikramı muhafazaya ma’tûf bulunmasına ve tarîkat-ı aliyye-i müsârun ileyhânın asırlardan beri usûl ve âdât ve te’âmül-i kadîmini ref idecek ahkâmın Meclis-i Meşâyih nizâm-nâmesinde gayr-i mevcûd olmasına ve li-hâzâ mezkûr nizâm-nâmenin tekâyâ ve zevâyâ-yı Mevleviyyenin mesîhatlerine dâ’ir ber-vech-i muharrer ferman ve berât-ı âlîlerle mü’esses te’âmüle şümulü olamayacağına binâen mârru’z-zikr tekâyâ ve zeuâyd-yı meşîhat ve tevliyetleri hakkında te’âmül-i kadîmi veçhiyle mu’âmeleye devam olunması tezekkür kılındığını hâvî Mülkiye ve Ma’ârif Dâ’iresiyle Hey’et-i Umûmiyyeden verilen mazbataların suretleri leffen savb-i âlîlerine isrâ ve taraf-ı âlî-i fetvâ-penâhîye de teblîgât icra edilmiş olmağla îfâ-yı muktezâsı siyakında tezkire-i muhlis terkîm kılındı efendim.
Sadr-ı a’zâm Dâmâd Ferîd.

Evrakı Evâmir Kalemince görüldükden sonra berû-yı hıfz Evrak Kalemine i’tâ kılınmak üzre mezkûr Evâmir Kalemine tevdî’ kılmmışdır. Fî 26 Receb sene 337 ve fî 27 Nisan 335.”
Belge No: 1

 

56

Belge No: 2a-b

 

Belge No: 3a-b-c-d

57

Belge No: 4

58

 

Belge No: 5

Belge No: 6

 

Belge No: 9

 

61

62

 

Belge No: 12

Belge No: 13
64

 

Belge No: 14a

65

Belge No: 14b

66

 

 

1. Prof.B.Fürûzanfer, Mevlânâ Celâleddin, s.60, Millî Eğitim Basımevi, 1963, İstanbul
2. Bkz.dipnot. (1) a.g.e. s.63-64.
3. Bkz.dipnot (1) a.g.e. s.XV.
4. Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıf Kayıtlar Arşivinde muhafaza edilen Mücedded Anadolu 13 vakfiye defteri adlı ve 599/23 nolu defterin 146.sayfa ve 109.srasında Arapçası,2105 nolu defterin 460.sayfa ve 7&sırasında Türkçesi kayıtlı olan vakfiye.
5. Gölpınarlı, Abdulbâkî, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, s. 24-25 İstanbul, 1983.
6. Şeyyâd, gazel okuyan ve muhtemelen okurken müzik âletlerini de çalan kimsedir.

7. Uzluk, Şehabettin, Mevlânâ’nın Türbesi, s.58, Konya Halkevi Güzel Sanatlar Komitesi Yayını, No. 2, 1946
8. Bkz.Dipnot. 7. a.g.e. s.156
9. Bkz. Dipnot 7. a.g.e. S.15L.
10. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde muhafaza edilen 148 (9/1) nolu defterin 2095. sırasında bulunan şahsiyet kaydı.

11. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde muhfaza edilen 310 nolu defterin 47. sayfasında bulunan tafsil kaydı.
12. Uzluk, Şehabeddin, Mevlânâ’nın Türbesi, s. 157, Konya Halkevi Güzel Sanatlar Komitesi Yayını, No. 2, 1946, Konya.
13. Bkz.Dipnot. 12. a.g.e. s. 158
14. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde muhafaza edilen 734 nolu defterin 85. sayfa ve 95. sırasında Arapçası, 2139 nolu defterin 11. sayfasında Türkçesi kayıtlı olan 900 H. (1494 M.) tarihli vakfiyedir. Ancak II. Selim’in Saltanat dönemi 974-982 H. (1566-1584 M.) tarihleri arasında olduğundan vakfiyenin belirtilen şekildeki tarihi yanlış olup, 974-982 H. (1566-1574 M.) tarihleri arasında tanzim ve tescil edilmiş olması icâbeder.

15. Şehabettin Uzkık’un “Mevlânâ’nın Türbesi” adb eserinin 160.sayfasmdaki verilen bilgilere göre, (l/Eylül 1925) tarihine kadar, Mevlânâ’nın oğullarından Konya’da Çelebilik makamında bulunanların doğum ve ölüm yıllanyla bu makamda bulundukları yıllan gösterir çizelgedir:

Adları Doğumları Şeyhlikleri Ölümleri
Mevlânâ Celâleddin 604 672
Hüsamettin Çelebi 621 11 yıl 683
Sultan Veled Efendi 623 670 12 yıl 712
Ulu Arif Efendi
49 yıl 719
Âbit Efendi 682 25 yıl 729
Vâcit Efendi 685 3 yıl 733
Alim Efendi 692 9 yıl 751

16. Vakıflar Genel Müdürlüğü Merkez Vakıf Kayıtlar Arşivinde Muhafaza edilen 865 nolu defterin 176. sayfa ve 1852. sırasında bulunan hulâsa kavdı.
17. Vakıflar Genel Müdürlüğü Merkez Vakıf Kayıtlar Arşivinde muhafaza edilen 879 nolu defterin 80. sayfa ve 2149. sırasında bulunan hulâsa kaydı.
İS. Bkz. Dipnot: 17
1.9. Vakıflar Genel Müdürlüğü Merkez Vakıf Kayıtlar Arşivinde muhafaza edilen 307 nolu defterin 210. sayfa ve 290. sırasında bulunan tafsil kaydı.
20. Vakıflar Genel Müdürlüğü Merkez Vakıf Kayıtlar Arşivinde muhafaza edilen 310 nolu defterin 44. sayfa ve 1700. sırasında bulunan tafsil kaydı.
21. Vakıflar Genel Müdürlüğü Merkez Vakıf Kayıtlar Arşivinde muhafaza edilen 311 nolu defterin 35. sayfa ve 1781. sırasında bulunan tafsil kaydı.
22 Vakıflar Genel Müdürlüğü Merkez Vakıf Kayıtlar Arşivinde muhafaza edilen 618/2 nolu defterin 101. sayfa ve 76. sırasında kayıtlı olan i’lâm.

23. Musakkaf : Tavanlı olan vakıf gayr-i menkul.
24. Rakabe etmek : Bir vakfın gelirini vakfın aslına ilave etmektir.

]]>
Mevlânâ Külliyesi https://sultanselimcami.com/mevlana-kulliyesi/ Thu, 28 Jan 2016 19:08:20 +0000 http://sultanselimcami.com/?p=131 Mevlânâ Külliyesi 

Konya’da Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin türbesi etrafında oluşan bir tarikat külliyesi. Şehrin merkezinde Karatay ilçesinde Sultan Selim Camii’nin doğusunda yer alır. Geniş bir bahçe duvarı içerisindeki yapıların çekirdeğini Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin türbesi oluşturmakta; semâhâne, mescid, matbah-ı şerif, meydân-ı şerif, derviş hücreleri, avlu ve hazîredeki binalar büyük bir külliye meydana getirmektedir. Kuruluşundan Cumhuriyet’e kadar geçen sürede buranın geliştirilmesi, bakımı, onarımı, dergâhtaki tarikat hizmetlerinin yürütülmesi için yapılan vakıflar bizzat sultanlar tarafından desteklenmiş, Evkâf-ı Celâliyye istisnaî vakıflar arasında yer almıştır. Ayrıca hazîre duvarlarının dışındaki II. Selim İmareti, Türbeönü Hamamı, çelebi konaklarıyla etrafında bir mahalle kurulmuş ve dergâh âdeta küçük bir şehrin ortasında kalmıştır.

Dergâhın yakın çevresinde vaktiyle yer alan tarihî yapılardan, dışarıdan derviş hücrelerine bitişik olan kuzeybatıdaki Sultan Veled Medresesi yıkılınca yerine 1306 (1888-89) yılında postnişin Vâhid Çelebi tarafından Sultan Veled Mektebi inşa edilmiştir. Bina 1913’te yandığında iki katlı olarak yeniden yapılmış, 1955’te meydan açılırken Sultan Selim Camii’nin batı duvarına bitişik Yûsuf Ağa Kütüphanesi ile (1210/1795-96) muvakkithâne (1290/1873) XIV. yüzyıla ait Türbeönü Hamamı ile birlikte tamamen ortadan kaldırılmıştır. Bu çifte hamamın her iki bölümü dört eyvanlı ve köşe hücreli olup dergâhta ikamet eden dervişler yanında halka da hizmet verdiği ve keçeliğinde Mevlevî sikkelerinin yapıldığı bilinmektedir.

Sultan II. Selim tarafından XVI. yüzyılın ikinci yarısında yaptırılan, dergâha gelen ziyaretçiler, yolcular ve bir kısım fakirlerin misafir edildiği Selimiye İmareti aşevi, menzilhâne, ahır ve tabhânelerden oluşuyordu. Dergâhın kuzey ve doğu tarafından çelebi konaklarıyla, güneyden Üçler Mezarlığı ile çevrili olduğu eski fotoğraflardan anlaşılmaktadır. Günümüze ulaşan eski mutfak külliyenin kuzeybatı köşesinde yer almakta olup XVI. yüzyıla tarihlenen tek katlı bir yapıdır. Bir müddet çamaşırhane, ardından Etnografya Müzesi olarak kullanılan binanın içi tâdil edilerek bugün de yemekhane olarak hizmet vermektedir. Çelebi dairesi XIX. yüzyıl sonlarında yapılmış iç sofalı planda bir evdir. Sofa tavanlarında meydân-ı şerif tavanında olduğu gibi hayalî manzara resimleri bulunmaktadır. Buradaki eski çamaşırhane ve helâlar yıkılmış, yerlerine yeni helâ yapılmıştır. Yıkılan çelebi konaklarının yeri gül bahçesi haline getirilmiş, içerisindeki XIV. yüzyıla tarihlenen eyvan tipli Eflâkî Türbesi ile (mezar taşı 761/1360 tarihlidir) Tuzcu Baba Türbesi (1233/1817-18) ve civar çeşmesinin etrafı (1327/1909) Hüsnü Yûsuf Bey’in Mevlânâ Külliyesi’ni gösteren tablosundan esinlenerek yüksek taş parmaklıklı bir duvarla çevrilmiştir.

Dergâhın esas avlusuna hazîre duvarları içerisindeki dört kapı ile girilmektedir. Cümle kapısı batıdaki Dervişan Kapısı’dır. Doğu tarafında Pîr Kapısı, kuzeyde Çelebiyan Kapısı, güneyde Hâmûşân Kapısı vardır. Dervişan Kapısı’ndan avluya girilince sağda Şeb-i Arûs Havuzu, ortada şadırvan, kuzeyde selsebil bulunur. Dergâh 1927’de müze haline getirilirken avludaki mezarlık kaldırılmış, etrafı çevrilerek günümüzde çiçek bahçesi yapılmış ve taşları dergâhın doğu tarafına yığılmıştır. Aynı şekilde dergâhın kuzeyindeki Vâlideler Mezarlığı ile güneyindeki Hadîkatü’l-ervâh’ta bulunan kabirler de kaldırılmış, sadece sekizgen bir havuzla Mehmed Bey Türbesi bırakılmıştır. Hadîkatü’l-ervâh içerisine 1965 yılında Türk şairi Nef‘î ile Pakistanlı ünlü şair Muhammed İkbal için iki makam mezar taşı konulmuştur.

Mevlânâ Türbesi (Kubbe-i Hadrâ). Kaynaklar, türbenin bulunduğu mahallin sultanın bahçesi iken Mevlânâ’nın babası Sultânülulemâ Bahâeddin Veled’e bağışlanmış olduğunu ve kendisi 628’de (1231) vefat edince buraya gömüldüğünü bildirmektedir. Mevlânâ da 672’de (1273) babasının yanına defnedilmiş, üstüne 673 (1274) yılında Muînüddin Süleyman Pervâne ve eşi Gürcü Hatun ile Alemüddin Kayser tarafından mimar Bedreddîn-i Tebrîzî’ye bir türbe yaptırılmış, böylece külliyenin temelleri atılmıştır. Bu ilk yapının cenazelik katı üzerinde dört ayaklı ve sandukanın bozulmaması için güneyi duvarla kapatılmış bir baldaken türbe olduğu kabul edilmektedir. Mevlânâ’nın şimdi babasının kabri üstünde duran ceviz sandukasının tasarımcısı Abdülvâhid b. Selîm, uygulayıcısı Konyalı Genak oğlu Hümâmüddin Muhammed’dir. Şikârî tarihinde anlatıldığına göre Silifke kıyılarındaki küçük Körkes (Korikos) seferinde alınan ganimetler sayesinde Karamanoğlu Alâeddin Bey zamanında (1361-1398) türbe bugünkü şeklini almıştır. Türbenin ayakları takviye edilmiş ve üstüne yıldız tonozlu bir kubbe, kubbenin üzerine de on altı dilimli bir yüksek gövde ile konik külâh yerleştirilmiştir. Bir gövde üzerine ikinci bir gövde şeklindeki bu türbenin mimarının Akşehir’deki Seyyid Mahmud Hayrânî Türbesi’ni de inşa eden Ahmed b. Abdullah b. Aslî olduğu kabul edilir. Mevlânâ’nın türbesinin içindeki kalın ayaklar ve bunları birbirine bağlayan sivri kemerlerle güney duvarı ve yıldız tonoz örtüde zengin kalem işi süslemeler, sülüs ve kûfî yazı kuşakları vardır. Bazı dar alanlarda yazı kompozisyonlarının yanında sarı, kırmızı ve mavi renklerin kullanıldığı kalem işlerinde iri hançer yaprakları arasında palmetler ve hatâyî çiçeklere yer verilmiş, güney duvarının üstündeki pencere boşluğunun sağında ve solunda servi, hurma ağaçları ve sarmaşıklardan oluşan kompozisyonlar yerleştirilmiştir. Bu tasvirler XVIII. yüzyıla, diğer kısımlardaki nakışlar ise XVI. yüzyıla tarihlenmektedir. Türbenin güney duvarındaki kitâbeden yapının II. Bayezid döneminde (1481-1512) nakkaş Halepli Mehmed oğlu Abdurrahman tarafından tezyin edildiği anlaşılmaktadır. Türbe restorasyonlarında XVI. yüzyıl nakışları değiştirilmemiş, bozulan yerleri aslına sadık kalınarak tamamlanmıştır. 1983-1986 yılları arasında nakkaş Mustafa Baytal tarafından yapılan onarımlar sırasında Kubbe-i Hadrâ’nın nakışlarına dokunulmamıştır. Türbenin çini kaplı dilimli gövdesi ve külâhı 1060 (1650), 1110 (1698), 1205 (1790, büyük onarımı), 1212 (1798), 1252 (1836) ve 1912 yılında (V. Mehmed zamanında Kubbe-i Hadrâ çinileri yenilenmesi) tamir görmüştür. Bugünkü fîrûze mavisi çiniler ve Âyetü’l-kürsî yazı kuşağı 1962’deki onarımdan kalmıştır.

Dâhil-i Uşşâk, Post Kubbesi ve Kıbâbü’l-aktâb. Karamanoğlu Beyliği döneminde türbenin doğusuna bir, batısına iki kubbeli bölüm ilâve edilmiş, kuzeyine de kubbeli birimler yerleştirilmiş, böylece günümüzdeki şekli ortaya çıkmıştır. Bunlardan sadece Kubbe-i Hadrâ’nın kuzeyinde yer alan birim mukarnaslı bir tonozla örtülmüş olup ortasında bir aydınlık feneri vardır. Batıdaki tilâvet odasından gümüş kapı ile Dâhil-i Uşşâk (kademât-ı pîr) denilen üç kubbeli bölüme girilir. Buranın kuzeyindeki sekiler üzerinde Horasan erlerinin sandukaları yer almıştır. Türbenin kuzeyinde mevcut semâhânede mukabele yapılırken postnişin çelebi, tarikatçı dede ve mesnevîhana ait üç post serildiği için burası “post kubbesi” (huzûr-ı pîr) ismiyle anılmıştır. Post kubbesinin ayaklarında ve tonoz başlangıcında XVI ve XVIII-XIX. yüzyıllara ait kalem işi süslemeler bulunmaktadır. Türbenin cenazelik kapısının güneyinde Maraş Mîrimîrânı Mahmud Paşa tarafından İlyas adlı bir sanatçıya yaptırılmış gümüş kafes ve kapı yer almaktadır. Buradaki otuz iki beyitlik şiir şair Mâni’ye ait olup Mirza Ali tarafından yazılmıştır. Kubbe-i Hadrâ’nın doğusunda ve batısında Mevlânâ’nın yakınları olan çelebilere ait kitâbeli-kitâbesiz altmış beş erkek ve kadın sandukasının bulunduğu seki Kıbâbü’l-aktâb adıyla anılmaktadır. Son onarımlarda bu bölümün duvarlarında ve pencere kenarlarındaki XIX. yüzyıla ait siyah, mavi, sarı renkli gül çelenklerini ihtiva eden Türk empire üslûbundaki nakışlar kaldırılmıştır. Bu nakışların altından çıkan kırmızı, siyah renkte celî yazılarla hurma ağacı, vazolu ve vazosuz lâle, gül, karanfil, sümbül demetlerinin oluşturduğu kompozisyonlar tamamlanarak ihya edilmiştir. Bu yazı ve nakışları Naci Bakırcı XVI. yüzyılın başlarına tarihlemektedir. Yılmaz Önge ise XVIII. yüzyılda yapılmış olduklarını ileri sürer. Anlaşıldığı kadarıyla aslı XVI. yüzyıla ait hatlar XVIII. yüzyılda elden geçirilmiştir. Aynı şekilde bu bölümün kubbe ve pandantif yazıları da yenilenmiştir. Son restorasyonda Fevzi Günüç ile Hüseyin Kutlu’nun hazırladığı yazı taslaklarını nakkaş ve kalemkâr Mustafa Baytal uygulamıştır. Mevlânâ Dergâhı’nın Karaman döneminde bir bütün oluşturan bu sekiz kubbeli bölümden ibaret olmadığı, semâhâne, derviş hücreleri ve diğer bölümlere de sahip bulunduğu tahmin edilmektedir. Ancak bu mekânlar günümüzdeki yapıların altında kalmıştır. 1997 yılında semâhânenin taban tahtalarını yenileme çalışmaları sırasında küçük bir temizlik kazısı yapılmış, zeminde Selçuklu-Karaman dönemine ait bir yapı kalıntısı ve birkaç mezar bulunmuştur. Ayrıca XVI. yüzyıla ait fil ayaklarının oturduğu kirişlerin çürüyenleri de değiştirilmiş, bu esnada ahşap kısımların deontrokronolojik (ağaç halkaları) tarihlemeleri yapılarak 1571 yılında kesildikleri belirlenmiştir.

Semâhâne

Post kubbesinin kuzeyinde yer alan kare planlı bu mekânın zemininde bulunan yapının Karamanoğulları dönemine ait semâhâne olduğu ileri sürülmüştür. Mevcut semâhânenin köşelerindeki dört fil ayağı ve bunların kenar ortalarında bulunan pâyeler sivri kemerlerle birbirine bağlanmıştır. Üzerlerine pandantifler yardımıyla sekizgen kasnaklı kubbe oturmaktadır. Barihüda Tanrıkorur, semâhâne ile bitişiğindeki mescidin Yavuz Sultan Selim zamanında (1512-1520) yapılmış olması ihtimalini ileri sürerse de bu iki mekânın Kanûnî Sultan Süleyman döneminin sonunda inşa edildiğini kabul etmek daha doğru olur. Semâhâne ahşap bir kafesle Kıbâbü’l-aktâb’dan ve demir bir parmaklıkla mescidden ayrılmıştır. Semâhânenin kuzey ve doğu kesimine XVIII. yüzyılda mahfiller ilâve edilmiştir. Mutriban mahfili erkeklere tahsis edilmiş alt katın kuzeybatı köşesinde olup üst katlar kadınlara ayrılmıştır. Güneyde ortadaki ayak önünde ahşap na‘t kürsüsü yer alır. Semâhâne XVIII. yüzyılda genişletilerek dışarıdan kuzeyde mescidle, doğudan Kıbâbü’l-aktâb’la birleştiği köşelerden kalın payandalarla desteklenmiştir. Bu esnada türbenin güney duvarına ortadan bir payanda duvarı yapılmıştır. Semâhânenin günümüze gelen nakışları birkaç safha göstermektedir. Restorasyonlar sırasında pandantifler, kubbe eteği ve pencere kenarları ile esas kubbe üzerinde yapılan raspalar sonucunda pandantiflerde sarı kıvrım dallı, yeşil dolgulu rûmîler içerisinde celî yazılar ortaya çıkmıştır. Yılmaz Önge’nin tesbitlerine göre kubbe eteğindeki kırmızı zemin üzerine beyaz kûfî yazılar ve pencere kenarlarındaki hatâyî motiflerden oluşan çerçeveler XVIII. yüzyıla aittir. Kubbe ortasındaki altı köşeli yıldız kompozisyonu etrafında gelişen, radyal olarak dizilmiş rozet ve şemselerden ibaret tezyinat ise XVI. yüzyıla tarihlenmektedir. 1305 (1887-88) tarihli nakışları Konyalı Mahbûb b. Hamdî Mustafa’ya aittir. Semâhânenin dört cephesindeki kemerlerin üstünde yer alan, ortada dikdörtgen kubbeli ve ayaklı, yanlarda ve altta daire biçimli çelenk panolar içindeki yazılar korunmuştur.

Mescid

Semâhânenin batısında kare şeklinde bir mekân olup asıl kapısı batıdandır. Mermer söveler üzerinde mukarnaslı kavsarası vardır. Mescid Çerağ Kapısı ile Dâhil-i Uşşâk, kuzeydoğusundan da küçük bir kapı açılarak semâhâne ile irtibatlandırılmıştır. Mescidin zemini yerden bir kademe yükseltilmiştir. Güney tarafında ortadaki ayak içerisine mermer mihrap yerleştirilmiştir. Bursa kemerleriyle birbirine bağlı taş ayaklar üzerinde kuzey duvarına bitişik ahşap mahfil bulunur. Mahfilin altında ahşap konsolların arası XVI. yüzyıla ait klasik bitkisel motiflerle nakışlanmıştır. Batı duvarının güneybatı köşesindeki minareye üstünde nakışlı taş bir kürsü bulunan bir kapı ile çıkılır. Mescid ve minarenin semâhâne ile birlikte XVI. yüzyılda Kanûnî Sultan Süleyman devrinde yapıldığı kabul edilmektedir. Bu görüşü Matrakçı Nasuh’un Mevlânâ Türbesi tasviri de doğrulamaktadır. Pandantifler üzerinde dört halifenin isimleri, güneyindeki kemer boşlukları üzerinde “Allah” ve “Muhammed” yazıları vardır. Bunlarla birlikte kubbe eteğindeki kûfî yazılar ve diğer tezyinat XVIII. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Kubbe eteğinde ayrıca kırmızı, beyaz kûfî hatlı bordür, pencere kenarlarında ve tepeliklerinde bitkisel motifler yer alır. Mahbûb-ı Konevî’nin 1305 (1887-88) tarihli kitâbesi bir çiçek vazosu üzerindedir. Mescidin batı tarafındaki üç bölümlü son cemaat mahallinin XVIII. yüzyılda tilâvet odası ile birlikte yapıldığı kabul edilmektedir. Orta kemer üzerinde 1307 (1889-90) ve minare kaidesindeki 1337 (1918-19) tarihlerinden büyük bir ihtimalle birincisi minare, ikincisi de son cemaat mahalli ve tilâvet odasının üstündeki ahşap saçağın onarımıyla alâkalıdır.

Tilâvet Odası

Dergâhın Dâhil-i Uşşâk bölümünün önünde Kur’ân-ı Kerîm ve Mesnevî okunması için ayrılmış oda XVIII. yüzyılda yapılmış olup “bâb-ı şerif” denilen kapının yer aldığı giriş cephesi XIX. yüzyılda elden geçirilmiştir. Kündekârî tekniğinde bitkisel bezemeli ahşap kapı kanatlarının üst panolarında Sultan Veled’in, “Öğüdüme candan kulak ver ey tâlip, ver de doğruluğun eşiğine baş koy” anlamındaki Farsça beyti işlenmiştir. Mermer kapı lentosunun üzerinde Yusuf Akyurt’un 1927 tarihli kûfî “Konya Âsâr-ı Atîka Müzesi” yazısı, bunun üzerinde Molla Câmî’nin, “Bu makam âşıkların Kâbe’sidir, kim buraya noksan gelirse tamam olur” mânasındaki Farsça beyti, en üstte de hattat Mehmet Sâdık’ın 1291 (1874) tarihli “Yâ Hazret-i Mevlânâ” levhası bulunmaktadır. Bu kare planlı odanın güney duvarında içerisi kafes şeklinde oyulmuş mermer söveli bir pencere vardır. Tilâvet odasından türbeye mermer lentolu ve yuvarlak kemerli açıklığa sahip, kanatları gümüş kaplı bir kapıdan girilir. Kapı kemerinin kilit taşı üzerinde stilize bir hayat ağacı (palmet) kabartması yer alır. Üç panoya ayrılmış kanatlarının altında ve üstünde yazı panoları, ortada bitkisel motifli şemseler ve köşebentler bulunur. Bu kapı Sokullu Mehmed Paşa’nın oğlu Hasan Paşa tarafından 1008 (1599-1600) yılında yaptırılmıştır.

Derviş (Dedegân) Hücreleri

Avlunun batısını ve kuzeyini “L” şeklinde çevreleyen bu hücreler kubbeli bir oda ile önlerindeki revaktan meydana gelmektedir. Odaların hepsinde barok empire üslûbunda alçı yaşmaklı ocaklar, batıya ve doğudaki revaka açılan pencereler vardır. Bunlardan Dervişan Kapısı’nın sağındakiler çelebi ve aşçı dede daireleri, soldakiler ise türbedar ve sertarik odası olarak kullanılmıştır. 1926 yılında odaların büyük bir kısmının arası açılıp birbirine bağlanmış ve önlerindeki revak kapatılıp sergi salonu haline getirilmiştir. Barihüda Tanrıkorur’a göre burası 973’te (1565) dergâhta büyük onarımlar yapılarak yeni tesisler eklendiğinde inşa edilmiş olmalıdır. 992 (1584) yılında III. Murad zamanında dedegân hücrelerinin yenilendiği, müzede mevcut bir kitâbeden öğrenilmektedir. XIX. yüzyıldaki restorasyonlar sırasında hücrelerin alçı ocakları dönemin üslûbuna uydurulmuştur.

Avludaki Türbeler

Dergâhın avlusunda ve güneyinde Osmanlı mimarisinin nâdir örneklerini teşkil eden önemli türbeler vardır. Hürrem Paşa Türbesi 934’te (1527-28) matbah-ı şerife doğudan bitişik olarak yapılmıştır. Sekizgen planlı tipik bir Osmanlı türbesi olup önünde iki sütunlu kubbeli bir revakı bulunur. Mehmed Bey Türbesi dergâhın güneydoğusunda Hadîkatü’l-ervâh içerisinde 941 (1534-35) yılında inşa edilmiş baldaken bir türbedir. Hasan Paşa Türbesi dergâh binasının güneybatı köşesine bitişik olarak 981’de (1573-74) yapılmıştır. Sonradan kütüphane haline getirilerek bilinmeyen bir tarihte bir kapı ile Kıbâbü’l-aktâb’a bağlanmıştır. Sekizgen planlı, kubbeli Sinan Paşa Türbesi de aynı tarihte inşa edilmiştir. Fatma Hatun Türbesi 994 (1586) tarihli olup sekizgen planlı tipik bir Osmanlı türbesidir ve XVIII. yüzyıldan itibaren dergâhın kütüphanesi olarak kullanılmıştır.

Meydân-ı Şerif

Mutfağa bitişik 6 × 10 m. boyutlarında inşa edilen bu dikdörtgen mekânın alçı tavanlarında XIX. yüzyıl manzara resimleri bulunmaktadır. Bugün müze müdürlüğü odası, geçmişte dergâhın kütüphanesi olarak kullanılan bu odada sabah namazından sonra dedeler murakabe yapar ve kahve içerlerdi.

Matbah-ı Şerif

Külliyenin güneydoğu köşesinde 1284 (1867-68) yılında yapılmıştır. Kuzeyde giriş kapısının solunda kazancıdede odası, sağında aşçıdede odası ile kahve ocağı bulunmaktadır. Yaklaşık kare bir mekân olan mutfak iki bölümlüdür. Güney bölümü bir kademe daha yüksektir ve kuzeybatı köşesinde birbirine bitişik iki ocak vardır. Giriş bölümünün kuzeydoğu köşesinde saka postu ile zemin kata inen kiler kapısı yer almaktadır. Üç basamaklı bir merdivenle çıkılan ve bir sütunla giriş bölümünden ayrılan güney bölümü somathâne (yemek bölümü) ve semâ (tâlim yeri) olarak ikiye ayrılmıştır. Doğu köşesindeki bir merdivenle üst kattaki çilekeşler odasına çıkılmaktadır. Mutfak tarikatın yemeklerinin pişirildiği, muhip olarak tarikata giren kişilere eğitimin verildiği, aşçı dede, kazancı dede ve halife dedenin nezâretinde 1001 günlük çilenin tamamlandığı yerdir. Yemek pişirilen ocakların hemen önündeki boşluğa “âteşbâz-ı velî makamı” denilir. Ocağın yanında bir çeşme ve bulaşıklık vardır.

Çelebi Dairesi (ihtisas kitaplığı)

Barihüda Tanrıkorur’a göre 1337 (1918-19) yılında Kubbe-i Hadrâ’nın payandasına bitişik olarak yapılmış, Kıbâbü’l-aktâb’a açılan niyaz penceresini içine alacak şekilde girişi güneyden olan bir odadan meydana gelir.

Avludaki Su Yapıları

  1. a) Şadırvan. 707 (1307) yılında Germiyanoğlu Yâkub Bey’in armağan ettiği havuz şadırvanın en eski bölümüdür. Yavuz Sultan Selim zamanında yenilenmiş ve son şeklini 1869’da almıştır. Havuz, revak ve onun üzerinde kubbeden oluşan şadırvan harap olduğundan 1931 yılında müze müdürü Mehmet Yusuf Akyurt tarafından kaldırılmış, 1990’da Yılmaz Önge’nin projeleriyle aslına uygun biçimde müze derneğince yeniden yaptırılmıştır.
  2. b) Şeb-i Arûs Havuzu. Matbah-ı şerifin önünde yer alan XIX. yüzyıla ait bu havuz altıgen planlı gök mermerden inşa edilmiş olup içerisine ejder başlı mermer bir oluktan su akmaktadır.
  3. c) Selsebil. Hemdem Said Çelebi’nin postnişinliği sırasında 1276 (1859-60) yılında yapılmış ve 1959’da bugünkü yerine taşınmıştır. Bu sırada selsebil iki yandan mermer ayaklarla desteklenmiş, bunun üstüne Yılmaz Önge’nin Ereğli’den getirildiğini söylediği Roma dönemine ait girlandlı friz ve üçgen bir alınlık yerleştirilmiştir.

1925 yılında tekke ve zâviyelerin kapatılmasından sonra mevcut yapıları müze haline getirilen Mevlânâ Dergâhı tarih boyunca “Türbeönü” olarak Konya’nın en gözde mekânı olmuş, Kubbe-i Hadrâ ise şehrin sembolü haline gelmiştir. İslâm âleminin bu çok önemli merkezinin bütün unsurlarının dikkatle korunmayıp bilhassa 1950’li yıllarda gereksiz imar çalışmaları yapmak amacıyla bazı parçaların yıktırılarak ortadan kaldırılması külliyenin bütünlüğüne zarar vermiştir.

Haşim Karpuz

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı, İslam Ansiklopedisi, 2004, Cilt:29.

 

]]>